Faşist diktatörlüğün her türden saldırısının örgütsüz, dağınık ve kendiliğinden yürüyen faaliyet üzerinde yıkıcı sonuçlara yol açtığı bir sır değildir. Faşizmin saldırıları karşısında ayakta kalmanın örgütlü bünyeye sahip olmaktan geçtiği bir süreci tüm sonuçlarıyla birlikte karşılıyoruz. Örgütsüz, kendiliğinden ve dağınık olan her şeye örgütlü kimlik kazandırmak, disipline, plana ve programa kavuşturmak sadece yıkıcı sonuçlardan kaçınmanın değil sınıf mücadelesini sürdürmenin, başarıya ulaştırmanın da geçerli tek yoludur. İşçi sınıfı, emekçi yığınlar sömürünün en vahşi biçimleriyle kuşatılmış durumdadır. Toplumsal muhalefet dinamikleri baskı ve devlet terörüyle zapturapt altına alınıyor. Kovid-19 salgınıyla birlikte daha derinlere nüfuz eden ekonomik ve siyasi kriz işçi sınıfının, halk kitlelerinin sorunlarını, çelişkilerini ağırlaştıran, keskinleştiren sonuçlar yaratıyor. İçinden geçeceğimiz süreç işçi sınıfının, kitlelerin yeni isyan ve mücadelelerine tanık olacağımız dinamikler biriktiriyor. Sınıf mücadelesini ileriye taşıyacak dinamiklerle buluşma gerekçemiz yerine getireceğimiz görevlerle geleceğe hazırlanmayı zorunlu kılmaktadır. Sınıf içerisindeki çalışmalarımızın politik ve örgütsel içeriği ise bu hazırlığa temel oluşturacaktır. Sınıf çalışmasının faaliyetimizi biçimlendireceği adımları gecikmeksizin atmak Halk Savaşı’nın şehirlere yüklediği politik ve örgütsel görevlere bugünden hazırlanmayı içermektedir.
Sendikalarda, işyerlerinde, emekçi mahallelerde, kitle örgütlerinde süren faaliyetimizin gerçek manada sınıf çalışmasına, sınıfın örgütlenmesine kanalize edilmesi, sınıfsal perspektifimizin örgütsel biçimlere indirgemeden, sınıf çalışmasının önünü açacak biçimler de kazanarak gelişmesi, yaşam bulması önceliğimiz yapılmalıdır. İşçi ve emekçilerin sabah akşam yaşam alanlarından fabrikalara, atölyelere göç halinde olduğu emekçi mahalleri, işsizlerin, yoksulların “sığınağı” durumundadır.
Emekçi semtlerdeki faaliyetimizin sınıfın uzağında şekillenmesi, toplumsal sorunlar ve faşizmin saldırıları üzerinden kendisini var etmesi sınıf mücadelesiyle bağını zayıftan bir işlev görmüştür. Bu gerçeklik kaçınılmaz olarak şehirlerdeki faaliyetimizin politik ve örgütsel önceliklerine yabancılaşmayı getirmiştir. Faaliyetimizin sınırları mekansal özelliklerden ibaret değildir. Geniş işçi ve emekçilerin, güvencesiz çalışanların, işsizlerin sınıfsal aidiyetlerinden kaynaklanan sorunlarıyla aramıza giren sınırlar ve mesafeler vardır. Halkın kentsel dönüşümden, uyuşturucu, çeteleşme ve yozlaşmadan, bu paranteze sokulacak envai türdeki sorunlardan ibaret olmayan çelişkileri tüm yakıcılığına rağmen gözden uzak kalmıştır. Faaliyetimiz uzağında kaldığı, aynı zamanda temas ettiği sorunlarla, çelişkilerle birlikte varolmuş, politik ve örgütsel gelişim düzeyi buna göre biçimlenmiştir. Emekçi mahallelerdeki öne çıkan kentsel dönüşüm, uyuşturucu, çeteleşme ve yozlaşma gibi sorunlara karşı mücadele sisteme yönelmeden önce yerel yönetimlere, müteahhitlere, çete ve mafya örgütlenmelerine çarpmış, mücadeleyi çoğu kez “sapmaya” uğratmıştır. Bu türden sorunlara ve çözümüne dair genel hatlarıyla doğru bir yaklaşıma sahip olsak da temas ettiğimiz sorunların özelliği faaliyeti sürekli kılacak gündem ve çelişkilerin uzağındadır. Sorunların başlayan, duran, çatışmaya dönüşen, yatışan özelliği faaliyeti süreklileştirmenin, geliştirmenin başlıca handikabıdır. Yine faaliyeti sürekli kılacak, kitlelerle bağımızı geliştirecek araçların politik ve örgütsel değeri kavranmadığı oranda “sıradanlaşmış”, yayın dağıtımları, kitle çalışmasının başkaca araçları örgütlenme bilinci “taşımaksızın” pratikleşmektedir.
Mesele elbette ki semtlerdeki faaliyetimizin sınıfın uzağında gerçekleşmesiyle sınırlı değildir. Şehirlerdeki faaliyetimizin içeriği ve görevleriyle ilgili mesafe fark etmeksizin “bütün” alanlar şu ya da bu düzeyde aynı uzaklığı paylaşmaktadır. Bu aynı zamanda faaliyet alanlarının birbiriyle mesafesine, ilgisizliğine hatta kayıtsız kalmaya zemin olmaktadır. Faaliyet alanlarının pratiği incelendiğinde yoğunlaşması gereken gündemlerin, görevlerin nasıl “sapmaya” uğradığı, dar pratiğe hapsolduğu görülecektir. Görevlerin özgün bir içerik kazanması, araçların çeşitlenmesi meselenin özünü değiştirmeyecektir. Kitlelerin devrime kazanılması, devrim bilincinin taşınması tüm örgütlülüklerimizin değişmez görevidir. Politik ve örgütsel etkimizin genişletilmesi, örgüt bilincinin komitelerle inşa edilmesi tüm örgütlülüklerimizin ilk elden yerine getireceği sorumluluklardır.
Sınıf içerisinde çalışmanın kapsamı sendikalara, sendikalı işyerlerine hapsedilemeyecek kadar geniştir. Sorun elbette ki sendikalardaki varlığımızdan çok kendimizi nasıl varettiğimizle ilgilidir. Sorun; örgütlenmeye başlangıç yapılan sorunların, çelişkilerin, taleplerin sisteme yöneltilip, yöneltilmediğinde; kaynağının, dolayısıyla karşı koyulacak, mücadele edilecek yerin sömürü düzeninden başkası olmadığının gösterilip, gösterilmediğindedir. İşçi sınıfının ağırlaşan sorunları, gasbedilen hakları, kölece çalışma koşulları, güvencesizlik, işsizlik ve ardı arkası kesilmeyen iş cinayetleri mücadelenin üzerinde yükseleceği çelişkilerle, gündemlerle yüklüdür. Bunlar işçi sınıfının, emekçi yığınların çalışma ve yaşam koşullarının değişmez, gündelik sorunlarıdır. Sömürünün en vahşi biçimleri dayatılmaksızın, işçi ve emekçi yığınlar örgütsüz bırakılmaksızın hakim sınıfların ayakta kalma, varlığını sürdürme olanağı yoktur. Bu gerçeklik sendikalarda ve sınıfın içerisinde nasıl konumlanacağımıza dair fazlasıyla fikir sunmaktadır. Biliyoruz ki yeniden keşfetmeye lüzum olmayacak şekilde sınıf içerisinde örgütlenmenin, sendikalarda ve kitle örgütlerinde izleyeceğimiz çizginin bilimselliğinden şüpheye düşmeyeceğimiz bir birikime sahibiz. Başlangıç yapacağımız yer bu doğru ve bilimsel çizginin üzerine ayaklarımızı sağlamca basarak kavramak ve hareket etmektir.
Ayrı ayrı, işçi sınıfının, emekçi yığınların örgütlenmesinden kopuk biçimde varolmaya çalışan işçi ve semt çalışmalarımızın sahip olduğu gerçeklik gelişiminin önündeki en büyük engeldir. Ufku temas ettiği sorunlarla ve bu yöndeki pratiğin hacmiyle sınırlıdır. Faaliyetimizin kapsamı ve görevleri özgünlüklerini yok saymadan ayrıştırılamayacak kadar bütündür. Ne üzerinde yükseleceği sorunlar, ne de bu çelişkilerin taşıyıcısı olan işçi ve emekçi yığınlar parçalı şekilde kavranamaz. Ayrıştıracak, sınıfın ileriye doğru hareketini sağlayacak olan sömürü düzeniyle olan çelişkileridir. Halk kitleleri, işçi sınıfı faşist diktatörlüğün sistemli politikalarıyla yeterince bölünmüş, parçalanmış, örgütsüzleştirilmiş durumdadır. Hakim sınıfların bölen, parçalayan, ayrıştıran politikası karşısında devrimden çıkarı bulunan kitleleri, işçi ve emekçi yığınları sınıfsal zeminde birleştirmek, onlarla birleşmek öncelikli görevimizdir.
Sınıf mücadelesini, görevlerimizin siyasal içeriğini, kitleleri parçalı kavrayışımız faaliyetimizi bütün yönleriyle belirlemektedir. Parçalı kavrayışımız temas edeceğimiz, örgütleyeceğimiz dinamiklerden uzak kalmaya yol açmaktadır. Öyle ki çoğu zaman örgütlülüklerimiz bu tablonun eseri olmaktadır. Kitlelerle bağ kurduğumuz sorunların niteliği, sınırları ve hangi düzeyde gerçekleştiği politik ve örgütsel gelişimimizi belirlemektedir. Politik gerilik, dar pratik, kendini tekrar eden faaliyet tarzı “kalıcılaşmaya” adaydır. Bu zeminde boy veren çeşitli içerikteki sorunlar, küçük burjuva yaşam ve alışkanlıklar örgütlü devrimciliği, gücümüzü aşındırmaktadır.
Örgütlülüklerimizin temel görevi işçi sınıfını, halk kitlelerini süreklileşen bir faaliyet içerisinde örgütleyerek en temel silaha ulaşmasını sağlamaktır. Ve bunu politik ve örgütsel sahada merkezileşmeksizin, kolektif ve canlı bir örgüt yaratmaksızın tersyüz etmemiz zorluklarla çevrilidir.
Faaliyetimizin merkezileştirilmesine, örgütlülüklerimizin görevlerden el yükselterek sorumlu kılınmasına yönelik söyleyeceğimiz şeylerin bir yeniliği yoktur. Yeni olan söylemenin ötesinde yönümüzü yapmaya çevirmiş olmamızdır. Dikkatimizi sorunlar üzerinde toplayarak hakim olmak, bütünü taşıdığı sorunlarla birlikte kavramak, merkezileşmeyi örgüt ve önderlik yeteneklerini geliştirerek inşa etmek, işçi sınıfına, halka uzanan kolektif bir faaliyet hattı yaratmak bizi devrimci gelişmenin eşiğine ulaştıracaktır. Ayağa kalkmaksızın, yürümeksizin gitmek istediğimiz yere varmanın olanağı yoktur. Sınıf içerisindeki çalışmalarımızın yerine getirilecek görevleri işçi ve emekçi yığınlara doğru hareket etmemizi beklemektedir. Bunun anlamı sınıf çalışmasının işçi havzalarında, fabrikalarda, atölyelerde, emekçi mahallelerde, üretimin, yaşamın ve geçimin sürdüğü her yerde örgütlenmesidir. Bilincimize ve pratiğimize sınıfsal bir kimlik kazandırmak işçi ve emekçi sınıflara doğru göçümüzün başlangıcı yapılmalıdır. Uzun zamandır belirlenen sınıf çalışmasının ağırlık kazanması, emekçi mahalleleri, sendikaları, örgütlü işyerlerini, kitle örgütlerini kapsayarak biçimlendirmesi bir anda olmayacaktır. Sınıfı örgütlemenin öznesi haline getirmek yoğunlaşmayı, odaklanmayı, direnç noktalarını kırmayı, dönüştürmeyi gerektirecektir. Beklediğimiz gelişme soruna eğilmeksizin, harekete geçmeksizin, örgütlemeksizin gelmeyecektir. Her şeyden önce işçi sınıfının faaliyetimizin merkezine doğru yer açması faşist diktatörlüğün kapsamlı saldırılarına tavır alış içerisinde inşa edilecektir. Bunun işçi sınıfına, emekçi yığınlara, kadınlara, farklı cinsel yönelimlere, ezilen ulus ve inançlara, köylülüğe, talan edilen doğaya yönelik saldırılara bulunduğumuz her yerde yanıt olmaktan, örgütlü bir tavır ve güç oluşturmaktan başka bir anlamı yoktur. Sınıftan ve örgütlenmekten uzak, kitlelerden kopuk, olumsuz, zayıf, yetersiz, güçsüz yanlarımızla çatışmak, düzeltmek, olumlu, güçlü yanlarımızı büyütmek bu yanıtımıza başlangıç olacaktır. Bu işçi ve emekçilere yüzümüzü çevirmenin ötesinde bir iddiayı içermektedir. İşçi ve emekçilerden, kitlelerden uzak yürüttüğümüz çalışmaların onlara atfedilmesinin ötesindedir. İmzalanan sözleşmelerin bütün işçi sınıfının kazanımı olduğunu ilan etmenin de ötesindedir. Sınıfı kazanmak; atfetmenin ve sınıf adına kazanmanın ötesindedir. Sınıfa bilinç taşımanın dolaylı yollarını, sınıfla bağ kurmanın, örgütlenmenin yerine geçirilemeyecek yöntemlerini, alışkanlıklara bindirilmiş faaliyet tarzını terk ettiğimizde işçi ve emekçi yığınlarla aramızdaki mesafe azalmaya başlayacaktır.
Mesafenin daralması, kalkması sınıfı örgütleme çabasıyla ve öğrenmeyle içerik kazanacaktır. İşçi sınıfıyla kuracağımız ilişki sınıfın uzağında kaybettiklerimizi yerine koymamızı sağlayacaktır. Kavrayışımızı, günlük pratiğimizi geçmiş deneyimlerimizin, sınıfla temasımızın öğreticiliğine açmak; bilmeden yapmaya çare olacaktır. Kitle çalışması öğrenmenin ve yapmanın, gelişmenin dinamiklerini açığa çıkaracaktır. Sınıfa dair bildiklerimizin ve pratiğimizin yüzeyselliğinden tanımaya ve kavramaya doğru başlayan yolculuğumuz bizi işçi sınıfının genişleyen potansiyeline ve dinamiklerine götürecektir. Sınıfın dinamiklerini çelişkileriyle kavramaktan başlayarak direnişe ve mücadeleye dönüştüğü her yerde yerde parçası olmalıyız. Parçası olma durumu sınıfa doğru hareketimizin izleyeceği zorunlu güzergahtır. Sınıfı örgütlemede, ileri işçileri komiteleştirmede kaydedeceğimiz gelişme bizi direnişlerin ve mücadelenin taşıyıcısı haline getirecektir.
Sınıfın uzağından yakınına, giderek direnişlerin ve mücadelenin taşıyıcısı olmaya sevk olacak faaliyetimiz bulunduğumuz sendikalardan, örgütlü işyerlerinden ve emekçi mahallelerden başlayarak gelişecek ve genişleyecektir. Faaliyetimizin kapsamı sınıfın kazanılması ve örgütlenmesidir. Sınıf, parti ve devrim bilincinin kuşanılması, kavranması her türlü amaçlaştırmanın, sapmanın önünü aydınlatacak, politik iktidar hedefli mücadelenin güvencesi olacaktır. Faaliyetimiz mekansal aidiyetlerle değil sınıf çalışmasıyla, işçi ve emekçilerin talepleriyle, direniş ve mücadelesiyle içerik kazanacaktır.