[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Komünist partilerinde “bütün”le ilişki konusu, KP’lerin tarihi kadar eskidir. Bununla birlikte aynı konu, toplumsal yapıya uzanan kökleri nedeniyle hep günceldir. “Bütün” le ilişki denildiğinde, mevzubahis edilen parçadır ve parça her bir komünist olacağı gibi, her komitedir de. Burada bahsini ettiğimiz işleyiş sorunları bağlamında gerçekleşen ve tüzük tarafından açıklığa kavuşturulan sorunlar değildir. Başkan Mao’nun “bulunduğu dağın tepesini görmek” diye tanımladığı, bütünden kopuk, bütün üzerinden bakmayan bir düşünce ve hareket tarzına denk düşen, dolayısıyla tüzüğün karşıladığı işleyişe, biçime ait değil, özsel nitelik taşıyan sorunlardır.
Proletarya Partisi’nin genel siyasi çizgisi Demokratik Halk Devrimi ekseninde şekillenmiştir. Bu çizgi, MLM teorinin yol göstericiliğinde, Türkiye gerçekliğinin incelenmesine, kavranmasına dayanır. Devrimimiz hangi çelişkileri nasıl çözecek, devrimin dostları, düşmanları kimdir, devrimimizi zafere götürecek savaş stratejisi nedir vb. meseleler genel siyasi çizgimizde somutlanmıştır. Genel siyasi çizgi bir pusuladır, onsuz hedefe yürünemez, genel siyasi çizgi aynı zamanda gelişmelere ışık tutan, görünür olanın arkasındakini görmemizi sağlayan projektördür. Zaferin kaçınılmazlığı bu çizginin doğruluğundan gelir. Öyleyse birinci bütün, genel siyasi çizgimiz, yani Demokratik Halk Devrimi çizgimizdir. Bu bütüne yani DHD çizgisine-anlayışına hâkim olmamız, bu çizgiyi kavramamız gerekiyor. Kavramak kabaca devrim nedir, neden zorunludur, devrime kim önderlik eder, KP’nin rolü nedir, bireyin yeri ve rolü nedir biçimindeki sorulara doğru yanıtlar vermek, sahip olduğumuz tüm yeteneklerimizle, olanca güç ve enerjimizle seferber olmaktır. Kitleler içerisinde çalışmak, kitlelerin ileri kesimini partide örgütlemek, kitle çizgimizi militanlaştırmak, savaş sorunlarına yoğunlaşmak genel siyasi çizgimizi kavradıkça ilerleteceğimiz çalışmalardır. Genel çizgimizin kavranmaması verimsiz, isteksiz, ne yapacağını tam olarak bilmeyen, savrulup duran bir devrimciliğe davetiye çıkartır. Mao’nun belirttiği gibi, “Partinin genel çizgisini ve genel siyasetini gerçekten unutacak olursak, o zaman kör, ham, karışık kafalı devrimciler olup çıkarız ve somut bir çalışma çizgisini ve somut bir siyaseti uygularken de rotamızı şaşırır, bir sola, bir sağa yalpalarız ve çalışmalarımız zarar görür.” (Mao Zedung, Cilt IV, s. 231) Bugün yaşanan tüm gelişmeler, genel çizgimizde açıklığa kavuşturulan temel çelişme, baş ve başlıca çelişmeler vd. önemli çelişmelerden kaynaklanmaktadır; kör, ham ve karışık kafalı olmamak, sağa-sola yalpalamamak her şeyden önce parçanın bütün üzerinden bakmasıyla mümkündür, öncelikle bunun için çalışalım.
Türkiye, emperyalist sermayeye olan derinden bağlılığı nedeniyle, emperyalist sistemin yaşadığı ekonomik ve siyasal gelişmelerden ki bunlar dışsaldır yoğun biçimde etkilenir. “Dışsal” olanın içi belirlemesi, iç çelişkileri tayin etmesi, bizimki gibi yarı sömürge, yarı feodal ülkelere mahsus bir özelliktir. Durumun yarattığı karmaşıklık, çoğunlukla, durumu anlama yönünde sorunlar üretir, böylesi durumlarda MLM teori, bu teorinin ülkemiz gerçekliğine uyarlanması olan genel siyasi çizgi puslu havayı dağıtıp, önümüzü görmeyi sağlar. MLM’nin temellerini terk etmeden, gelişmeleri genel çizgimizle ilişkisi içerisinde çözümleyip hem çizgiyi sağlamlaştıran hem de yönelim belirleyen, dolayısıyla revizyonizme düşmeden DHD’ye önderlik edecek olan Komünist Partisi’dir. Türkiye proletaryasının önderliğinde, emekçi halkımızın engellerle dolu mücadelesi, böyle bir partinin önderliği altında ilerlerse başarıya ulaşır. İkinci bütün işte bu zorunluluktur. İşçi sınıfı ve emekçi halkın kurtuluşu, ezilen ulus ve cinsiyetler için tam hak eşitliği gibi büyük bir hareket komünist partisiyle mümkün olabiliyorsa ya da KP olmadan hiçbiri gerçekleşemeyecekse, her yoldaşın, her komitenin yani her parçanın öncelikli ve temel meselesi Parti’yle yani bütünle birleşmek, bütüne tabi olmalıdır. “Parti’deyiz, parti adına faaliyet yürütüyor, ora senin-bura benim demeden koşturuyoruz, bu, Parti’yle – bütünle birleşmek, tabi olmak değil de nedir?” sorusu akla gelebilir. Belirlenmiş bir faaliyeti yürütmek, eylem ve etkinliklere katılmak, bir komitede yer almak vs. bunların hepsi bütünle birleşme içerisinde ele alınacak pratiklerdir. Fakat bütünle-Parti’yle birleşmek genel siyasi çizgiyi ve onun ışığında belirlenmiş Parti politikası ve taktiklerini kavramak, bulunduğu alana uyarlamak, bunun için alanı ve özgünlüklerini incelemektir. Parti’nin sorunlarına hâkim olmak, çözüm noktasında yapabileceklerini son sınırına kadar zorlamaktır. Faaliyetin ve bulunduğu komitenin edilgen bir parçası değil, önderlik bilinciyle hareket etmek, faaliyeti ve komiteyi sürekli ileriye çekmek, daha ileri görevlere kendini hazırlamaktır. Genel olarak eksik görülen böylesi bir tarzın zayıflığıdır. Oysa tüm militan, ileri militan, aday-üye ve üyeler bulundukları alanlarda, yer aldıkları komitelerde önder, öncü bilinciyle konumlanmalı, bütünü kendi parçasında egemen kılmalıdır. Bütünle-Parti’yle birleşmekten anlamamız gereken de budur. Kitlelerin eğilimleri ve hareketleri hakkında en doğru fikirler kitlelerle canlı, sıkı ilişkiler içerisinde ortaya çıkar. Partimiz, kitlelerin hareketini incelerken ortaya çıkardığı ve doğru olduğuna inandığı fikirleri devrimimizin şimdiki aşamasında denk düştüğü talepler biçimine kavuşturarak, kitleler tarafından benimsenmesi ve eyleme dönüştürülmesi yönünde hareket eder. Bu kitle çizgisi yoldaşlarımız, komitelerimiz tarafından kavranıp geliştiriliyor, kitle çalışmasında uygulanıyorsa Parti’yle bütünleşmeden söz edebiliriz. Yine bulunduğumuz yerelde kitlelerin ister kesimsel ve isterse ortaklaşmış ve öncelik oluşturulmuş çelişkileri tespit ediliyor ve bu çelişkiler üzerinden bir kitle hareketi geliştiriliyorsa orda Parti’yle-bütünle birleşmek vardır. Parti’yle-bütünle birleşmenin, bütünü yansıtan bir parça olmanın neresinde olduğumuzu tespit etmek için örnekleri çoğaltmamız gerekmiyor, sorunu anlamak açısından bunlar yeterlidir.
Bütünle birleşme veya bütünün özelliklerini yansıtan nitelikte, bütünün parçası olma konusu her parça özgülünde geçerli bir konudur. Temelinde Parti’yi yansıtmak, partiyi düşünce ve davranışlarımızda somutlamak yatar, fakat her parçanın özgünlüğü sorunun farklı biçimlerde görünmesine, özü aynı olmakla birlikte farklıymış gibi görünmesine yol açar. Örneğin bir komite ile bileşeni arasındaki ilişkiyi alalım. Komite üyesi her bir yoldaş, öncelikle, kendi sorumluluk alanında görevlerini yerine getirmekle yükümlüdür. Kitle bağlarını geliştirmek, kitlelerin ileri unsurlarını Parti’de örgütlemek, kitlelere kurtuluş yoluna dair bilinç taşımak, Halk Savaşımız için kitleyi hazırlamak, kitle çizgisini militan bir içerikle gerçekleştirmek, bu görevlerin başlıcalarıdır. Komite bileşeninin sorumluluk alanında görevleri yönünde hareket etmesi, bütünle birleşmenin bir biçimidir, fakat bu bileşen komitesinden de sorumludur. Komitenin sorumluluk alanında durum nedir, faaliyet hangi yöndedir, çıkan sorunlar, fırsatlar nedir, nasıl değerlendirilmiştir; komitenin diğer bileşenleri ve sorumluluk alanlarında durum nedir, gelişme ilerleme mi yoksa tıkanma/gerileme mi kaydediyor; bileşenlerin ideolojik politik gelişimi hangi yöndedir vb. noktalar bütünle birleşmenin ölçütleridir. Komite yerine kendisini, komite faaliyeti yerine kendi faaliyetini esas alan bir bileşen bütünün bir hayli uzağında demektir.
Proletarya Partisi’nin halkımızı birleştirmek gibi büyük bir meselesi var. Bütün halkın birleşme zemini Demokratik Halk Devrimi’dir. Bu devrim geçinmek için hiçbir üretim aracı olmayan ve işgücünü satarak geçinen dolayısıyla, halkımızın diğer tabakalarının yaşadığı sorunlarında kaynağı olan, özel mülkiyete sonuna kadar düşman, bu açıdan sonuna kadar tek devrimci sınıf olan işçi sınıfının, bu sınıfın çıkarlarını ve onun bilim düzeyine çıkartılmış bilincini taşıyan komünist partisinin önderliği koşullarında gerçekleşir. Parti açısından birlik/birleşme mevzuunun bir de içe dönük yönü var ki bu gerçekleşmeden, esas olarak gerçekleşmeden halkı birleştirme mücadelesinde sıçramalar yaratamaz. Parti birliğinden anlaşılması gereken genel siyasi çizginin bütün parçalarda kavranması, her bir parça özgünlüğünde bütünün somutlanmasıdır. Parti birliği parça-bütün ilişkisinde ya da çelişkisinde parçanın bütünden yana dönüşmesidir. Bütünden bakmayan, bütüne tabi olmaya direnç gösteren, bütünün sorunlarına doğru ilerleyip, çözümün parçası olamayan her tutum bütünden kopmayı güçlendirir. Unutmayalım; “Partimizin uygun adım yürüyebilmesini ve tek bir ortak hedef uğruna savaşabilmesini sağlamak için …” (Mao) en başta Parti’yle-bütünle birleşmek, kendinde bütünün galebe çalması için savaşmak gerekir.