Komünist Partisi telafisi zor kayıplar atlatarak, bir kez daha yetersizlikleri ve yetmezlikleri aşma iradesi ortaya koyarak yaşanan zorlukları ve güçlükleri aşmıştır. Tüm sorunlarımızın bağı ve bütünlüğü birbirinden koparılmadan güçlü bir enerji ve çabayla yönelim netleştirilmiş, günün önümüze çıkardığı görev ve sorumluluklar üstlenilmiş, tarihsel hedeflerimizden kopmadan değerlendirilerek net ve sarsılmaz bilinç korunmuştur. Siyasal mücadelenin karşımıza çıkardığı genel ve güncel tüm sorunlarımız bu hedefler üzerinden ele alınmış, MLM ideolojik temelleri üzerinden artan devrimci azim ve kararlılıkla YDD (Yeni Demokratik Devrim) yürüyüşü kalınan yerden devam etmektedir.
Lenin yoldaşın söylemiyle “ülkelerin kendi tarihi koşullarıyla sıkı sıkıya ilintili, kendine özgü koşulları içinde kendi somut tarihi çözümünü bulacağı, yıllar sürebilecek, kesintisiz ve soluksuz uğraşımız”ın bizdeki çözüme dair formülü Uzun Süreli Halk Savaşı’dır. Kuşkusuz çözüme dair sorumluluk ve bu sorumluluğa dair ideolojik siyasi örgütsel askeri önderlik tüm temel tarihsel çelişkiler çözülene dek Komünist Partisi’nin, onun komünist kadro ve savaşçılarının omuzlarında olacaktır. Sorunların çokluğu ve çokluğa paralel “farklı” çözümleri olsa da çözüme dair esasta iki yol, iki yöntem vardır. İlki; “yaşama karşı, düzene karşı, sürekli atak halde olmayan, ona saldırmayan, saldırmak için donanmayan” (M. Demirdağ) zorlukların çözerek savurduklarının tercih ettiği her renkteki, “lafta” devrimcilerin yoludur. İkincisi ise her koşulda davalarına ve ilkelerine bağlı kalarak müdahale eden, yaratan, dönüştüren, yönlendiren, partilerinden, politikalarından ve çizgilerinden ne kadar sancılı, zorlu olsa da sınıfın ve ezilenlerin maddi silahlarını sınıfa ve ezilenlere taşıyarak ideolojik silahlarla onları buluşturma iradesini kuşanan, egemen sistemi yıkmak ve yeni bir dünya yaratmaya inanmış ‘savaşçı ve militan bir parti’ ve onunla yoldaşlaşan gerçek devrimcilerin yolu.
KP gerçekleştirmiş olduğu 1. Kongresi aracılığıyla devrim iddiasına uygun olarak faaliyetçilerinden gelişim ve üretkenliklerine paralel; kongre kararlarını kolektif eyleme dönüştürecek, esas olarak Halk Savaşı’nın sürekliliğine denk bir şekillenişle parti ile bütünleşerek, sadece günün, anın ihtiyaçlarına cevap olmayı değil yarının ihtiyaçlarını örgütleyerek çözüm olacak militan savaşçı örgüt ve örgütçü yaratmayı yönelim olarak önüne koymuştur.
KP’nin 1. Kongresi’nin temel yönelimi olan bu yol ve yöntemin yaşamda karşılık bulması, yaratıcı bir devrimci siyasal faaliyet ve pratik çalışma içinde oluşarak çelikleşecek devrimimizin militan devrimci kimliğin yaratılıp yaygınlaştırılması ile mümkün olacaktır. Geçmişten bugüne yaratılan tüm devrimci birikim ve değerler sisteminin hem sahipleneni, hem yaratıcısı hem de onları koruyarak geliştirmenin biricik güvencesi olan KP’nin geleceğe yürüyüşünü başarıyla gerçekleştirebilmesi için her bir yoldaşın buna uygun bir sorumluluk bilinci ile davranması ve kendi payına sonuçlar çıkarması büyük önem taşımaktadır.
“Zor zamanlar aklımızı başımıza getirmeli, parlak geleceğimizi görmeli ve cesaretimizi toplamalıyız.” Mao Zedung
KP’nin andaki mücadele içerisinde yetersizlikleri, zorlukları diğer yandan çözmekle yükümlü olunan tarihsel sorunların kapsam ve genişliğinin bir aradalığının MLM’ler için anlaşılmaz herhangi bir yanı yoktur, olamaz. Komünistler kendisini de var eden sorunların kendisini yeniden ve tekrar üreteceğini, yetersizlikler, zaaf ve zafiyetlerin farklı renk ve tonlarda karşılarına sürekli olarak çıkabileceğini zaten bilip, kabul etmektedirler. Her şart altında dün gibi bugün de kalıcı çözüme kilitlenerek çelişkileri sömürücülere karşı ezilen emekçiler, düzene karşı devrim lehine çözme sorumluluğu ve kararlılığını göstermek sadece komünistlere özgüdür. Bu sorumluluk ve kararlılığa sahip olmayanlar, görmeyen, görmek istemeyenler, cesaret edemeyenler, devrimci ilkeleri bir kenara bırakarak sonuç üretme arayışlarına girenlerin varacağı noktanın yıkım ya da çürüme olacağını da tarihsel tecrübelerinden bilirler.
Sürekliliği olan faşizm ve onun her türlü saldırıları, kesintisiz devam eden savaş ve bu savaş içerisinde örgütlenen KP’nin ‘savaşçı örgüt, militan devrimci yaratma’ anlayışı dönemsel taktik bir yönelim olarak görülmemelidir. Böylesi bir anlayış ülke, parti ve savaş gerçekliğinden uzaklık onu anlamamaktır. Düzenin ortaya çıkarttığı tabloyu devrimci sonuçlara taşıyabilmek ancak sürekliliği olan ‘savaşçı örgüt, militan devrimci yaratma’ stratejik hedefinin başarıya ulaşmasına bağlıdır. Sorun böyle görülüp böyle kavrandığında tüm faaliyetlerimizin ve faaliyetçilerimizin olduğu alanların sınıf düşmanlarımızla savaşın sürdüğü alanlar olduğu bilinciyle hareket edilecek, faaliyetlerimiz ve faaliyetçilerimizin kolektif iradenin yönlendiriciliği ve etkin militan öznelerin disiplinli, planlı çaba ve adımlarıyla parti bir bütün olarak savaş esasına göre şekillenecektir.
Her sorunun zora dayanarak çözüleceği ülkemizde savaşçı ve militan kimlik sadece düşmanla fiziki olarak karşı karşıya kalınan zeminler üzerinden alınan devrimci tutum(lar) olarak algılanıp, sadece o zeminlere eşitlenerek daraltılmamalıdır. Bugün, düzen içi arayışların güçlü olduğu, devrimci çizgi, ilke ve değerlerin adım adım terk edildiği, geçmişten bugüne oluşan devrimci örgütsel mirasın değişim adına unutturulmaya çalışıldığı, faşizmin siyasal temsilcilerine reformist aşınmışlığa denk güzellemelerin yapıldığı, mücadele edilen sömürü düzenini temellerinden yıkmanın hedef ve programından kopularak onu kendi temelleri üzerinde demokratikleştirmek çizgisine yönelindiği koşullarda bulunuyoruz. Devrimci teoriye, devrimci programa, devrimci strateji ile taktiklere ve devrimci değerlere daha sıkı sarılarak devrimden kaçışlara karşı, devrimci iradeyi, iddia ve ısrarı sürdürerek tasfiyeci çürüme ve yozlaşmaya tavır almak zorunludur. Kaypakkaya yoldaşımızın söylemiyle revizyonizmin batağına yuvarlanmaya mahkum kaçışları hazırlamak için inşa edilen köprüleri, çaba ve arayışlarını hedeflemek günümüz militan devrimciliğin en temel özelliklerindendir.
Devamla; devrimde ısrar ve iradenin temsilcisi Komünist Partisi’yle bütünleşerek ilke ve kurallarına bağlı kalmada, alınan kararların yaşam bulmada çaba ve ısrarın yanında, inisiyatif ve yaratıcılığıyla da somutu kavrayan, bu kavrayış sonucu sorumluluklar alarak mücadeleyi örgütleyen, sürecin öne çıkardığı sorunlara inisiyatif kullanarak çözümlerle katkılar sunulması hem savaşın sürekliliği hem de örgütsel disiplin ve ilkelerin yaşam bulması için büyük önem taşımaktadır. Bunlar da saflarımızda “militan mücadele çizgisini” ve “devrimci militan, savaşçı kimliğin” şekillenmesinin önkoşuludur.
Güçlü bir ideolojik-politik kavrayış, buna uygun bir yaşam tarzı ve pratik, devrimci militan kimliğin temelidir.
MLM öncelikle verili durumun bütünlüklü ve devrimci bir eleştirisi, onun pratik-devrimci bir temelde aşılmasının öğretisidir. Bunun militan devrimci için anlamı düzenle bütünlüklü bir mücadele ve hesaplaşmadır. O halde kurulu düzeni bütünlüklü olarak karşısına alan, onun devrimci bir pratikle aşılmasını hedefleyen her devrimci öncelikle burjuva dünya görüşü ile çok yönlü bir mücadele süreci işletmek durumundadır. İçerisinde yetiştiği, kimliğinin şekillendiği burjuva toplumunun tüm alışkanlıkları, davranış biçimleri ve ilişkilerini kırıp atmanın önkoşulu tam da budur. Bu mücadelede başarılı ve istikrarlı olmanın yolu ise komünist dünya görüşü ile yani MLM ile donanmak ve onun devrimci yöntemine hakim olmaktan geçmektedir. Dolayısıyla sosyal pratiğimize MLM dünya görüşü ile yaklaşmadan, burjuva toplumundan kalan her ne varsa bu temelde hesaplaşmadan, sağlam ve sağlıklı bir devrimci militan kimlik inşa edilmesi mümkün olmayacaktır. Ne istediğini, neden mücadele ettiğini bilenler için, devrim(ler) ile dünyayı değiştirme iddiası taşıyanlar için çelişkilerden arınmış süreç yoktur. Dönemin zorlu, karmaşık görev ve sorumluluklarının devrimci temelde omuzlanabilmesi burjuva toplumunun alışkanlıkları, ilişki, kültür ve düşünceleriyle çatışarak reddiyle mümkündür. O halde nesnel etkenlerle dolaysız bağ içinde olsa da içsel olan bu çatışmada düzeni yani kişinin içinde barındırdığı geçmişe ait olanı alt etme mücadelesinde öznenin iradi çabasının apayrı bir önemi vardır. Bilinç yetkinleştirilerek devrimcileştirilmeden, kişilikteki parçalı duruma son vererek devrim lehine sonuçlar almak mümkün değildir.
Yaşamımızın her alanı ve anının bir direniş ve sınanma alanı olduğu bilinciyle hareket etmek gerekmektedir. Hayatın gündelik akışı içinde düzenle, onun dayattığı kimliklerle, ideolojiyle, değerlerle, kültürle, ahlakla kesintisiz bir hesaplaşma ve mücadelenin olmadığı yerde çözülüp saflardan savrulmak için faşizmin zoru ve kurumlarına her zaman gerek kalmaz. Bu anlamıyla en büyük sınanma ve direniş alanı esasen yaşamın kendisi olmaktadır. Öncü örgütlülüğün rolünü yadsımadan yaşamı örgütlemesi devrimci militanın hem kendisini hem faaliyetini örgütlemesiyle eş anlamlıdır.
“Yoldaşlar biz komünistler eylem adamlarıyız.” Dimitrov
Komünistler siyasal mücadele süreçlerinin her aşamasında ve her anında kurallara ve ilkelere dayalı bir davranış çizgisini hakim kılmak, gündelik mücadelenin önümüze koyduğu çok yönlü görevleri büyük bir disiplin ve titizlikle ele almak, her an karşısına çıkabilecek düşman saldırıları karşısında uyanık ve “eli tetikte” olmak yani net bir savaşçı kimlikle hareket etmek zorundadır.
Zira devrimi ciddiye alan, onun güncel sorumluluklarını bilimsel temellerde kavrayan bir devrimci, sınıflar savaşının ortaya koyduğu yasalara kayıtsız kalamaz. On yılların birikim ve deneyimi ile şekillenen devrimci örgütün yaşamsallığını bilince çıkaran hiç kimse onun ve kendisinin geleceğini “kolayından” tehlikeye atmaz, atamaz. Bu nedenle, bu alanda yürütülen faaliyette ve buna bağlı olarak şekillenen çalışma tarzında partimizin genel mücadele prensiplerini hâkim kılmakta çok büyük bir önem taşımaktadır. Sorgulanması gereken ilk nokta da güçlerimiz şahsında devrimci stratejik yaklaşımın ve buna bağlı olarak hedeflerin ne kadar içselleştirildiği konusu olmalıdır. Saflarımızda siyasal bilinci ve bunun devamı olarak da pratik davranış çizgisini oturtmayı temel bir görev olarak önümüze almalıyız. Eğer bu ele alış Kaypakkaya yoldaşın söylemiyle “ideolojik ve politik çalışma pratik mücadeleye bağlı, ona hizmet eder ve onun yolunu aydınlatan” nitelikteyse, mücadeleye katılan her bir yoldaşa yönelimimizin bir “savaş” çağrısı olduğunu kolayca kavratmasında hiçbir güçlük olmayacak, devamında da savaşçı militan kimliği şekillendirerek 1. Kongre’mizin stratejik yönelimi hayat bulacaktır.
Unutulmamalıdır ki siyasal yaşamda sonuç vermeyen her türlü çaba sadece zaman ve enerjinin tüketilmesine, devrimin güç ve olanaklarının heba edilmesine yol açacaktır.
“Kim ki zaferleri ve yenilgileri anlayamaz o savaşı da anlayamaz.” Mao Zedung
Devrimci militanlar her şeyden önce devrimin ve partinin çıkarlarını gözetmek, bütün ilişkilerini buna göre şekillendirmek durumundadır. Buna uygun düşmeyen her davranışın devrimcilikten ve partiden uzaklaşmaya yol açacağı unutulmamalıdır. Ola ki devrim ve parti sorunları karşısındaki duruşun ne olması gerektiği bir an olsun unutulduğunda, umutsuzluk yaşandığında halk savaşçılarının devrime ve partiye bağlılıklarını anımsamak için yüzümüzü Halk Savaşı’na, savaşın parıldayan siperlerinde direnen yoldaşlara çevirmeliyiz. Yenilgiyle, yıkımla, karamsarlık ve umutsuzlukla boğuşarak kendi yüreğinin kabuğunda yaşamaya devam eden, partiye karşı bozguncu ve yıpratıcı tutumlar sergileyerek ihaneti sürdürenlere karşı da enerjimizi her zamankinden daha fazla yoğunlaştırmalı, emek, fedakârlık ve cürette sınırları olmayan bir davanın yoldaşları olarak tüm sınırları, sınırlarımızı zorlamalıyız.
1. Parti Kongresi sonrası “fikir mücadelesi bitmiş, eleştiri tükenip karara varılmıştır artık irade ve eylem birliğimizi sağlama zorunluluğu önümüzde durmaktadır” (Stalin) Artık partinin dili öne çıkarılmalı, parti konuşmalı, partimizin çelik disiplinini mücadelenin tüm alanlarında ören olmalıyız.
Olağanüstü sıradışı zaferimizin ‘olağan’ ve ‘sıradan’ yapıcılarını örgütlerken savaşmak, savaşırken örgütlemek yaşamımızın her alanında devrimci direnişçi kimliğimizin esası olmalı, savaşçı ruhu, militan bilinci ve pratik davranışı partimizin bütününde egemen kılmalıyız.
Hiçbir şeye yeniden başlamıyoruz ama daha büyük adımlarla dünden devraldığımız ne varsa çözmek için mücadelenin ön saflarında yerimizi alıyoruz. Kendisini, iddialarının salt ifade edilişiyle sınırlamayanlar için var olan çaba, eylemler yetmemeli/yetinilmemeli, kolektif çaba ve eylemleri daha fazla büyütmek için daha ileri adımlar atmalı, atılan adımları örgütlemeli, umudu büyütmeliyiz.
*Bu yazı Yeni Demokrasi gazetesinin 40. sayısından alınmıştır.