Başkan Mao 1942 yılında Parti Okulu’nun açılışında yaptığı “Partinin Çalışma Tarzını Düzeltelim” başlıklı konuşmasına “Neden bir devrimci parti olmalıdır?” sorusuyla başlıyor ve şunları ifade ediyordu: “Bir devrimci parti olmalıdır; çünkü dünyada halkı ezen düşmanlar vardır ve halk, düşmanın bu zulmünü yok etmek istemektedir. Kapitalizm ve emperyalizm çağında, komünist partisi gibi devrimci bir partiye ihtiyaç vardır. Böyle bir parti olmadan, halkın düşmanın zulmünü yok etmesi mümkün değildir. Biz komünistiz, düşmanı alt etmede halka önderlik etmek isteriz; dolayısıyla saflarımızı düzenli tutmalı, uygun adım yürümeli, birliklerimizi seçkin birliklerden, silahlarımızı iyi silahlardan oluşturmalıyız. Bu koşullar sağlanmadan, düşman yenilgiye uğratılamaz.” (Seçme Eserler, Cilt: III)
Bu aynı soruyu biz komünistlerin de kendimize sormamız ve düşmanı yenilgiye uğratmak için ihtiyaç duyduğumuz ‘silahları’ tespit edebilmemiz gerekiyor. Marksizm-Leninizm-Maoizmi (MLM) benimsemiş olsa bile komünist partisi devrimi başarıya ulaştırmak için siyasi, örgütsel ve askeri birçok silaha ihtiyaç duyar. Bu silahlar ‘silahların eleştiri gücü’ ve ‘eleştiri silahı’ diyalektiğinde olduğu gibi değişik biçimlerde fakat ortak bir uyum içerisinde hayata geçirilebilirse devrim için geliştirici bir işlev kazanır. KP’nin devrimi başarıya ulaştırmak için donanması gereken en temel silahlardan birisi de kolektif ruh ve çalışma tarzıdır. Komünistler için kolektivizm sadece devrimci mücadelede hâkim kılınması gereken örgütsel bir yöntem değil aynı zamanda savundukları ve ulaşmak istedikleri komünist toplumun bugünden yaratılan nüvesidir.
KOLEKTİF RUH VE ÇALIŞMA TARZI
Kolektif ruh ve çalışma tarzı; sosyalizmde sınıf mücadelelerine, yöneten yönetilen çelişkisine, parti içi ideolojik mücadeleye ve en önemlisi sosyalizmde geriye dönüşlere dair Marksizmin teorisini en ileri noktaya taşıyan Maoistler açısından daha da önemli bir konu olmak zorundadır. MLM’nin sosyalizm şartlarında ortaya çıkardığı Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) teorisi, komünistlerin bugünkü devrim mücadelesine de referans olmalıdır. Eğer kitlelerin çıkarlarını esas alan komünist çizgi ve kitlelerle birleşmiş bir önderlik çizgisi süreklileştirilemezse dünyayı sarsan büyük devrimlerde bile geriye dönüşün önüne geçilemeyeceği ve devrimin yenilgiye sürükleneceği açıktır. Doğal olarak her adımında kitlelerin sınıfsal çıkarlarını esas almak ve buna bağlı olarak kitle inisiyatifinin açığa çıkarılmasına odaklanmak, sosyalizm de dahil sınıflı toplumların kaçınılmaz olarak ürettiği yöneten yönetilen çelişkisine devrimci bir yön kazandırabilmek için zorunludur.
Günümüz devrim mücadeleleri içerisinde farklı biçimler kazansa da MLM’nin BPKD teorisi kitlelere yaklaşımımızda ve onunla kopmaz bir bağ içerisinde bulunan örgütsel ilke ve çalışmalarımızda bize yön göstermelidir. Başkan Mao partinin çalışma tarzını değerlendirirken partinin genel çizgisi doğru olsa bile KP’nin önünde ciddi sorunlar olabileceğini belirtmiş, öznelciliğe, sekterizme ve basmakalıp parti yazılarına karşı mücadele etmeyi vurgulamıştır. Çünkü teorik planda yapılan doğru belirlemelerin ve siyasi çizginin başarı veya başarısızlığı örgütsel alandaki çalışma tarzına ve kadrolara bağlıdır. Yine Mao yoldaş, günümüzün koşullarını incelemeyi, tarihi incelemeyi ve Marksizm-Leninizmi uygulamayı göz ardı etmenin çok kötü bir çalışma tarzını doğuracağını ve birçok yoldaşa zarar vereceğini belirtmiştir. Kolektif ruh ve çalışma tarzıyla doğrudan bağlantılı değilmiş gibi gözükse de belirtilen vurgular politik ve örgütsel alanda ortaya çıkan yanlışların kökenlerine dikkat çekmektedir. Çünkü kolektif çalışma tarzının neden gerekli olduğunu kavramak ve bunun nasıl hayata geçirileceğini bilmek ideolojik ve siyasi bir kavrayışın ürünüdür.
İç işleyişi ve mekanizmaları da dahil olmak üzere parti içi yaşamın özü siyasi yaşamdır. Siyasi yaşamı belirleyen şey ise sınıf mücadelesi, başka bir deyimle iktidar mücadelesidir. Doğal olarak parti içerisinde ortaya çıkan hiçbir sorun iktidar mücadelesinden, bu noktadaki ilke ve anlayışlarımızdan kopuk değildir. Bu nedenle kolektif çalışma tarzı, binlerce deneyimden süzülen bir doğru olduğu kadar devrimleri başarıya ulaştırmanın zorunlu bir gereği olarak da kavranmak zorundadır.
KOMİTE TARZI ÇALIŞMA
Çalışma tarzı, bir düşünceyi pratikte cisimleştirmenin ve onu yeniden üretmenin özünü oluşturur. Bu düşünceyi yaşama geçirmenin aracı ise parti komiteleri ve hücreleridir. Komitelerde yansımasını bulan çalışma tarzı ve sergilenen her davranış bir ideolojinin yansımasıdır. Proleter ideoloji, proletaryanın sınıfsal konumunda olduğu gibi kolektif bir karakterden beslenir. Parti komitelerinin ve her bir kadronun kolektivizmi kavrayarak uygulaması ise sınıf savaşını ve partinin bu savaştaki rolünü kavramasıyla mümkündür. Dolayısıyla proleter ideolojiye denk düşen çalışma tarzı da kolektif olmak, komite tarzı çalışmadan beslenmek zorundadır. Kolektivizm ideolojik bir bakış açısının ve bütünlüklü bir kavrayışın ürünüdür. Komite tarzı çalışma ise kolektivizmin yapı taşıdır.
Daha somut tartışacak olursak komünistlerin bir yerde örgütlenmeye başlaması demek orda komitelerin kurulması demektir. Bu komiteleşme yönelimi, parti örgütünden başlar ve farklı biçimler kazanarak kitlelere doğru yayılır. Bir KP’nin sınıf mücadelesindeki güç ve etkinliğini belirleyen şey o KP’nin komitelerinin gücüdür. Bu güç esasta komitelerin niteliğiyle ilgili olsa da parti komitelerinin niceliği de bunu tamamlayan zorunlu bir unsurdur. Ancak uzun mücadele deneyimimizden de bilmekteyiz ki doğru bir kitle çizgisinin ve kolektivizm bilincinin gelişmediği yerde parti komiteleri de işlevsizleşir. Ya da daha olumsuz olarak komiteleşme yönelimi hayata geçirilmez, pratikte bolşevik örgütlenme anlayışı yerine menşevik örgütlenme tarzı yaşam bulmaya başlar.
Komite tarzı çalışma, bireysel çalışma tarzının karşıtıdır. Parti, sınıf mücadelesinde kitlelere önderlik edebilmek için yeterli sayı ve nitelikte komitelere sahip olmak, komiteler üzerinden iş bölümü ve uzmanlaşmayı geliştirmek zorundadır. Söz konusu iş bölümü ve uzmanlaşma örgütün ve faaliyetlerin gelişimine paralel ihtiyaçlarla belirlenir. Komünistler iş bölümü ve uzmanlaşmanın devrimci mücadeleye katkısını bildikleri gibi diğer her sorunda olduğu gibi kolektif ruh, çalışma tarzı ve disiplinden beslenmeyen her bir yöntemin kendi içinde yozlaşarak karşıtına dönüşme eğilimini de bilirler. Bu anlamda iş bölümü ve uzmanlaşmaya, başarısı kendinden menkul yöntemler olarak değil ancak proleter ideoloji ve kolektivizm zemininde yükseldiği müddetçe başarılı olabilecek yöntemler olarak bakarlar. Zira MLM’nin temel ideolojik yaklaşımı, sınıflı toplumun bir ürünü olarak sömürücü sınıflara hizmet eden her türlü hiyerarşik fark ve üstünlüğün yok edilmesi üzerine kuruludur. Doğal olarak iş bölümü ve uzmanlaşmanın nereye hizmet ettiğini belirleyen şey de ona rengini veren ideoloji ve siyasettir.
DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK
Sınıflı toplum koşullarında komünist hareketin temel örgütlenme ilkesi ve kolektif çalışmanın vücut bulduğu çalışma tarzı demokratik merkeziyetçiliktir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi, koşullara, zamana ve örgütlenme biçiminin niteliğine göre farklı biçimler alabilir; demokrasi ya da merkeziyetçilik yönlerinden hangisinin esas olacağı belirlenir. Fakat her iki durumda da kolektif öz değişmez, değişen sadece biçimdir. KP’nin, komite tarzı çalışmasını belirleyen ilke de demokratik merkeziyetçiliktir. Bu ilkenin KP’deki özeti, bireyin örgüte; azınlığın çoğunluğa; alt kademelerin üste kademelere; bütün üyelerin merkez komitesine (MK) ve MK’nın da parti iradesine (kongre ve konferanslara) tabi olmasıdır. Bizimki gibi faşist ülkelerde illegal temelde örgütlenmek zorunda olan KP’de, demokratik merkeziyetçilik ilkesinin merkeziyetçilik yönü esastır. Güçlü bir merkezileşme ancak güçlü bir ideolojik birlik, irade ve eylem birliği zemininde yükselebilir. Bu birliğin koşulları ise ancak ona uygun bir demokratik mekanizmanın işletilmesi, merkeziyetçiliğin demokrasi ile tamamlanması ile mümkün olabilir.
Bu noktada parti içinde ideolojik-siyasi mücadele ortamının gelişmesine engel olan sekterizm, farklı fikirlere tahammülsüzlük gibi hastalıklarla sürekli olarak mücadele etmek gerekir. Aynı şekilde fikirlerini açık ve net bir biçimde söyleme cesaretinden uzak, kapalı kapıcılık ve dedikodu siyasetine karşı da mücadele etmek gerekir. Kolektif çalışma tarzından beslenmeyen her bir yanlış davranışın bu hastalıkları durmaksızın karşımıza getireceğini ve KP’nin sürekli olarak örgüt içi sorunlarla boğuşmak zorunda kalacağını hiçbir zaman unutmamalıyız. Bu gibi hastalıkların KP içerisinde boy vermesinin temel sebeplerinden birisi teorik ve siyasi seviyedeki geriliktir. Parti içi demokrasi, eleştiri-özeleştiri ve örgütsel disiplinin neden gerekli olduğu, bütün bu unsurların partiyi ve devrimi ileri taşımada nasıl bir işlev kazandığı bilince çıkarılmak zorundadır.
KP’de işler kolektif bir anlayışa göre örgütlenmek ve yapılmak zorundadır. Yine ortaya çıkan sorunlar da kolektif bir çaba ve örgütlenmeyle çözülmelidir. Mao yoldaş, ‘parti komitesi sistemini’, kolektif yönetimini sağlayan ve çalışma yönetiminin bir tek kişinin eline geçmesini önleyen partinin önemli bir düzeni olarak değerlendirir. Bu aynı zamanda kolektif çalışmanın komite tarzı çalışmada vücut bulduğu gerçeğinin bir ifadesidir. Parti, komitelerden oluşur ve tüm çalışmalarını komiteler üzerinden yükseltmeyi hedefler. Bu yönüyle KP, partiyi oluşturan bireylerin basit bir toplamı değil komitelerde vücut bulan kolektif iradenin diyalektik bir bileşimidir. Başkan Mao, bu durumu geneli özelle; önderliği kitlelerle birleştirmenin yöntemi olarak ortaya koyar. Ve bu yöntemin tüm çalışmalarda uygulanması gerektiğini belirtir.
BİRLEŞİK MERKEZİ ÖNDERLİK
“Bir üst örgüt ve onun bölümleri, alt birimlere herhangi bir görev verirken, bu görev devrimci savaşa, üretime ya da eğitime; düzeltme hareketine, çalışmanın denetlenmesine ya da kadroların geçmişinin incelenmesine; propaganda çalışmasına, örgütsel çalışmaya ya da karşı-casusluğa ya da başka çalışmalara ilişkin de olsa her şart altında çalışmanın sorumluluğunu alt kademe örgütünün yöneticisinin taşıması için görevi onun kanalıyla vermesi gerekir. Bu yolla hem iş bölümü hem de birleşik merkezi önderlik gerçekleştirilebilir.” (Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt: III) Bu alıntıdan da anlaşılacağı gibi parti örgütleri içerisinde aşağıdan yukarıya ya da yukarıdan aşağıya her görev, komiteler ve komite yöneticisi yoldaşlar üzerinden şekillenmek zorundadır. Söz konusu merkezi yöntem, iş bölümü ve birleşik önderlikle birlikte, sorumlu kişi aracılığıyla çok sayıda kadronun seferber edilmesini, bazen bütün üyelerin seferber edilmesini, böylece kadro yetersizliğinin üstesinden gelinmesini ve çok sayıda insanın mevcut iş için faal kadro haline getirilmesini mümkün kılarak önderliği kitlelerle birleştirmenin de bir yolu haline gelir. Parti, komitelerinin merkezi bir biçimde seferber edilmesiyle zor ve kapsamlı görevlerin üstesinden gelir ve kitleleri harekete geçirir. Tüm bu iç mekanizmalara özünü veren ise çalışmaların en geniş kitleyle buluşmasına olanak sunan kolektif çalışma tazıdır. Kolektif çalışma tarzı olmadan partinin tüm üye ve kadrolarının aynı hedef doğrultusunda seferber edilmesi, irade ve eylem birliğinin hayata geçmesi mümkün değildir. Bu anlayışa uygun olmayan her görev ve çalışma, ne amaçla yapılmış olursa olsun parti komitesi sistemini işlevsizleştirecek ve aynı zamanda partiyi düşman saldırılarına açık hale getirecektir.
Komünist Partisi, kendini oluşturan komitelerle merkezi ve birleşik bir organizmadır. Bu anlamda parti örgütü, belli işleyiş ve mekanizmalardan oluşur. Her bir komünist, parti üzerine kafa yorar ve çalışma yürütürken bu işleyiş ve mekanizmaları düşünmek, buna uygun hareket etmek zorundadır. Yine her bir komünist, partiye baktığında bireylerin basit bir toplamını değil komiteleri, komite tarzı çalışmayı ve komitelerin toplamından oluşan canlı bir yapıyı görmelidir. Bu anlayış KP aracılığıyla devrimin nasıl başarıya ulaşacağına ışık tuttuğu gibi devrimin nasıl korunacağının da özünü oluşturmaktadır.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 28 Mayıs 2020 tarihli 62. sayısından alınmıştır.