Faşist AKP-MHP bloku halkın örgütsüzlüğünden güç alarak 2015’ten bugüne ağır ve pervasız saldırılar gerçekleştirmiştir. Saldırıların yoğunluğu ve çeşitliliği bugün evrensel düzeyde kabul gören özgürlüklere olan ihtiyacı keskinleştirmiş, en temel haklardan mahrum halkımızın öfkesini günbegün büyütmüştür. Büyüyen öfkeyi bastıran, çelişkileri bir şekilde idare edebilen AKP-MHP bloku emperyalistler ve egemen sınıflar için işlevli bir gerici ittifak olmayı başarmıştır. Bölgede oynadığı rol ile emperyalistlerin, kitleleri yönetme becerisiyle de patron-ağaların güvenine mazhar olmuştur. Bu süreçte politik güç durmaksızın merkezileştirilmiş ve sistem buna göre biçimlenmiştir. Sağlanan güç birikimi diğer kliklere karşı da her fırsatta kullanılmıştır. AKP-MHP bloku için mevcut yasalar, yönetmelikler bile parlamento ve anayasa gibi bol gelmektedir. Parlamento, yasa, anayasa maskesine ihtiyaç olmadığını düşünen AKP-MHP bloku uzun süredir politik zombi haline gelmiş Tayyip Erdoğan’da yoğunlaşan yetkilerle ilerlemektedir. Yaşanan ekonomik kriz, kitleleri yönetmeyi zorlaştıran bir faktör haline gelirken bir yıldır CHP’de temsil bulan muhalefet politik güç dengelerini değiştirecek bir konumda ilerlemektedir.
Tayyip Erdoğan yoğunlaştırdığı gücü CHP’yi zayıflatmak için daha sert ve yıpratıcı bir şekilde kullanmaya yöneldi. İzlediği yol ise halkın çok alışık olduğu ancak CHP için yeni bir yol oldu. Faşizmin kurucusu ve mevcut durumda birinci olan CHP polis-yargı cenderesine alınmış, belirlediği cumhurbaşkanı adayının önce 35 yıllık diploması iptal edilerek adaylık şartları kaldırılmış sonra da tüm ekibiyle birlikte kodese gönderilmiştir.
Halkın, özel olarak da halk gençliğinin uyuyan enerjisi tetiklenen bir öfkeyle Tayyip Erdoğan’ın gücünü pekiştirme hamlesi ile harekete geçmiştir. 19 Mart’tan itibaren polis barikatları özgürlük ve demokrasi sloganlarıyla, ifade özgürlüğü talep eden sloganlarla yıkılmış ve hareket üniversitelerden, liselere, mahallelere doğru yayılan bir gelişim göstermiştir. CHP’nin kitle hareketini mitinglere ve kendi taleplerine sıkıştırma çabasına rağmen hareket bu sınırları aşmıştır. Kitlelerin sokakları, meydanları, kampüsleri zapt eden mücadelesi CHP’nin masa başı pazarlıklarında İBB ve CHP’ye kayyım atanmasının engellenmesiyle sonuçlanmıştır. Halkın ve gençliğin öfkesi ve mücadele isteği sönümlenmese de CHP haftada iki miting ve imza kampanyası ile bunu mas etme yolundadır. Özgür Özel’in devrimci literatürden alınan sloganları, kavramları kullanarak kitlelerin mücadele isteğini kendi gerici temsiliyetine hapsetme çabası, ona “iyi bir devlet adamı” olma payesini şimdiden vermiştir. Halkın ve öğrenci gençliğin öfkesi ve mücadele isteği egemen klikler arasındaki dengeyi sarsmış görünmektedir. Bozulan bu dengeyi yeniden kurmakta da zorlanmaktalar. Süreç AKP-MHP blokundaki çatlakları derinleştirmekte, CHP’de ise kenetlenmeyi güçlendirmektedir. Yaşanan saldırının ortaya çıkardığı ilk sonuçlar Devlet Bahçeli’nin ağır CHP eleştirileri ile sürece denge katmaya çalışan hamleleri olmuştur. CHP’ye sert eleştiriler içeren açıklamalarında AKP-MHP arasındaki çatlakları, anlaşma arayan pazarlıkları görmek mümkündür. Önce Ekrem İmamoğlu’nun “suçluysa hızla cezasının kesilmesi yoksa tutuksuz yargılanması” gerektiğini belirtmiş daha sonra ise CHP’ye kayyım atanacağı iddiasına bunun “hem doğru olmadığı hem de mümkün olmadığı” açıklamasıyla yanıt vermiştir. AKP-MHP içindeki uyumsuzluk hali CHP için pazarlık alanının genişlemesi anlamında gelmektedir.
Zira bir ay geçmesine rağmen eylemler, ilk kitlesellikte olmasa da devam etmekte, liselere doğru yaygınlaşmakta, sokağa doğru akış düne göre daha hızlı gerçekleşmekte, CHP mitinglerindeki kitlesellik sürmektedir. AKP-MHP ve CHP tarafında halkın enerjisinin ve öfkesinin bu düzeyde uyanabileceğinin beklenmediği söylenmelidir. Bu beklenmedik durum büyük bedel ve mücadelelere konu olmuş, sembolleşmiş tarihlerin öngününe denk gelmiştir. Halkın özgürlük, demokrasi arayışı ve talebiyle yarattığı hareket Saraçhane mitinglerinde yasaklı Taksim alanının açılması girişimleri ve isteğini yaratmış, öğrenci eylemlerinde yürüyüşler Taksim eğilimi oluşturmuştur. CHP ve Özgür Özel bu eğilimin önüne “Gün Saraçhane’yi koruma günüdür, Taksim’e de sıra gelecektir” diyerek bu isteğin ve eğilimin önüne barikatı çekmiştir. Şimdi geniş kitle hareketinin tam ortasında 1 Mayıs tartışmaları ve çalışmaları sürmektedir. Ha keza mayıs ayı sonunda Gezi’nin yıl dönümü vardır. Oluşan hareket, Gezi eylemlerinde ölümsüzleşen Ali İsmail Korkmaz anmalarını üniversitelerde yaygın şekilde gerçekleştirdi. Kitlenin hareketi ve eyleme dayalı yükselişi, hak ve özgürlük içeren talepler yanında tarihsel mücadelenin hafızasıyla şekillenmektedir.
Bu durum egemenler için elbette korkutucudur. Bunu sınırlamanın imkânları aranmakta ve siyasette pazarlıklar bunun etrafında dönmektedir. Saraçhane eylemlerinde “Taksim 1 Mayıs alanıdır ve orası da zamanı gelince özgürleşecektir” diye nutuk atan CHP kendine yakın olan DİSK ile Taksim eğiliminin önünü almıştır. İstanbul valiliği ile yapılan görüşme sonrası DİSK, TMMOB, TTB, KESK “Taksim’in özgürleştirilmesi mücadelesinin Türkiye’nin bu istibdat düzeninden kurtuluşundan bağımsız olmadığı gerçeği ile karşı karşıyız” diyerek İstanbul’da 1 Mayıs için Kadıköy’ü işaret etmiştir. Bir önceki yılın dahi gerisine düşen bu tutumun hiç kuşkusuz kitlelerin hareketi ve mücadele etme isteğiyle doğrudan ilgisi vardır. Alınan bu karar oluşan öfke ve mücadele isteğini CHP’nin İmamoğlu eksenine odaklama siyasetinin bir uzantısıdır. Kitlelerin, harekete geçse de dağınık ve örgütsüz yapısına yaslanarak onları geriye çekme, hareketi kendi sınırlarına hapsetme çabasıdır. Kuşkusuz bu tutum kitlelerden korkan bir tutuma da işaret etmektedir. DİSK, KESK, TTB, TMMOB geçen yıl olduğu gibi Saraçhane bile diyememiştir. Çünkü geldiğimiz noktada Saraçhane, kitlelerin mücadelesinde Taksim’e açılan kapı durumundadır. Bu CHP ve sarı sendikal anlayış için korkunun kaynağı durumundadır. Buraya yapılacak bir çağrının hedefine kilitlenmiş bir hareketi durdurmayı imkânsız kılacağı bilinmektedir. Kadıköy hamlesi açıktır ki işçi ve emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs etkinliklerinin kontrolden çıkmasını engellemek, politik saflaşmayı derinleştirecek sonuçlara mahal vermemek üzerinedir. Bu sonucun CHP ile AKP-MHP yapılan pazarlıklardan çıktığını belirtmek gerekmektedir.
CHP her ne kadar devlet bekasına sadık kalsa ve bundan ödün vermeyecekse de yaşanan kitlesel hareketten faydalanmanın olanaklarını kullanmak istemektedir. Filistin ile dayanışma eylemi ve kitlesel yürüyüş hamlesi bu eğilimin bir ürünü olarak değerlendirilmelidir.
1 Mayıs’a dair politikalar CHP’nin ve iktidara karşı mücadele ettiğini ileri süren sarı sendikal anlayışın sahtekârlığını açık şekilde ortaya çıkarmıştır. Mücadele ve kitle hareketinin seyri bu sahtekârlığın teşhirine dönüşmelidir. Sarı sendikacılık bir kez daha işçi ve emekçileri bölmeye, oluşan kitle eğilimini parçalayarak kafasını karıştırmaya, kitlelerin dağınık ve örgütsüz olmasını kendi gerici siyasî çizgilerini etkin kılmaya götürmüştür. İşçi ve emekçiler, halk gençliğinin demokrasi, özgürlük talepleri ve hak arayışı keskin bir mücadeleye çağrılmışlardır. Böylesi bir uyanışın anti faşist ve demokratik karakteri, talepleri ve kuvvet oluşturma isteği hiçbir geri tartışmayla ve parçalama girişimi ile karartılmamalıdır.
Her türlü gerici ve ileri kitlelerde vücut bulmaya başlayan birliği örselemeye yönelen tutumlara karşı kararlı bir mücadeleyi ve dönemin ruhuna uygun “Sınıfın Kavgasındayız, Alanlardayız” “Çözüm Sandıkta Değil Sokakta” sloganlarıyla bu hareketle birleşmeliyiz ve herkesin gözü önünde sergilenen sahtekârlığı teşhir etmeli, maskeleri düşürmeliyiz. Bu da gençlik içinde yükselen “birlikte mücadele” anlayışını bağımsız bir devrimci harekete dönüştürmekle olanaklıdır.
1 Mayıs çalışmalarımızı “Sınıfın Kavgasındayız, 1 Mayıs’ta Alanlardayız” “Çözüm Sandıkta Değil Mücadelede” şiarıyla en geniş kitlelere taşımalı, onlarla ilişkilenmeli, politik saflaşmayı derinleştirmeliyiz. Unutmayalım “Sloganları ezbere öğrenmek yeterli değildir. Devrimci, onları uygulayacak uygun ortamı değerlendirmeyi tespit etmeyi öğrenmelidir.” (Lenin)