Clara yoldaş, ayrı bir komünist kadın örgütünün olamayacağı konusundaki Bolşevik görüşü burada açıkça ifade etmektedir. Bolşeviklerin komünist parti örgütü hakkındaki ilkelerini temel alan bu anlayış evrenseldir, özelde aksinin geçerli olması için bir neden de yoktur. Hedefleri ve görevleri bakımından komünistleri bölebilecek ve hedeflerinden saptırabilecek “özel bağlılıkların” veya “kendi kendine içten kaynayışların olmaması” ile kast edilen, herhangi bir ülkedeki komünist partisinin sadece bir komünist harekete dayanmasıdır. Israrla komünist parti örgütlenmesinde ayrı bir kadın örgütlenmesinin olmadığına vurgu yapıyoruz; eğer bu biricik örgütlenmede ayrı bir kadın örgütlenmesi olsaydı “kadın çalışması onun esas görevidir” der -ki bir dönem böyle bir yaklaşım gelişmiştir- kadın çalışmalarından esasta kimin sorumlu olduğu tartışmasını sonuçlandırmış olurduk.
Kadın çalışmalarından bütün olarak sorumlu olduğumuzun anlaşılır olması için şu ilkeden hareket edilebilir: “Özel bir komünist kadınlar örgütü yoktur. Yalnızca tek bir hareket, komünist kadınların komünist partiler içinde komünist erkeklerle birlikte tek bir örgütü vardır.” Bu ilke “esas çalışması kadın faaliyeti” olan özerk bir kadın yapısını reddeder. Fakat bu ilke bazen kadın çalışmasının her türlü biçiminin reddi gibi anlaşılmakta, tahrif edilmekte veya çarpıtılmaktadır.
Clara Zetkin, devam ederek esas-tali ayrımını yanlış kavramaktan doğan zaafları ve yanlış fikirleri aydınlatacak bir yaklaşım da sunuyor: Aynı hareket içinde “eşitlik ilkesinin” somut şartlar analiz edilerek uygulanması gereğine işaret ediyor. Clara yoldaşın “Fakat yoldaşlar” diye başlayan cümleleri bu ilkenin mekanik bir biçimde uygulanmasının sonuçlarına açıklık getirmektedir. Bu ilkenin mekanik bir biçimde uygulandığını kadın çalışmalarını kapsayan esas-tali ayrımlarında görüyoruz. Burada açığa çıkan dar görüşlülük ya da küçük burjuva hesapçılık hem kadın çalışmasını olanaksızlaştırmakta ya da kısır bir duruma sokmakta hem de büyük bir kafa karışıklığına yol açmaktadır. Özellikle kadın yoldaşların gelişimi için ihtiyaç olan özgüvenli hareketi, sorumluluk taşıma cüretini ve olanağını daraltmakta, onlarda “ortada kalmışlık” hissi yaratmakta ve çalışmalarda verimli ve etkin olmalarını olumsuz etkilemektedir.
Bu ilkenin “öyle bir dar görüşlülükle, öyle bir küçük burjuva hesapçılıkla, eşitlik ilkesini öyle mekanik bir biçimde uyarlayarak uygulanması” devrimci çalışma içindeki kadınları devrime hizmet etmekte güçlendirmediği, zincirlerinden kurtulmasını sağlamadığı gibi belli bir özgüvenle ve inançla saflara katılan kadınların da çekingenliğine, hata yapmaktan korkmalarına yol açmakta, inisiyatiflerinin gelişmesi engellemektedir. İlkenin dar görüşlülükle uygulanması yani esas-tali ayrımının sürekli dar alancı, dar bölgeci, kadın çalışmalarına küçümseyen bir bakış açısıyla yapılması -ister bilinçli ister bilinçsiz- çok büyük zararlar vermiştir/verecektir. İlkenin saptırılması, esas-tali ayrımı yönteminin yanlış yapılması işçi ve emekçi kadınların devrimci saflara kazanmayı engelleyen, çalışmaları tıkayan, büyük bir sorundur.
Esas ve Tali Ayrımı ile Kadın Çalışmaları
Esas-tali ayrımı birçok sorunun, birçok görev ve çalışmanın, birçok plan ve eylemin olduğu tüm durumlarda yapmak zorunda olduğumuz bir sıralama yöntemidir. MLM bilimi bize burjuva-feodal toplumda çok çeşitli çelişkiler olduğunu öğretmektedir. Hareketin temel yasasının çelişki yasası olduğunu, bunun da zıtların birliği ve mücadelesine dayandığını biliyoruz. Hiçbir şey yoktur ki çelişkisiz olsun. Bu evrensel bir yasadır ve devamla her çelişki özeldir de. Bu nedenle her çelişki yerinde ve kendi zamanında incelenmelidir. Bilim bize çelişkilerin yönleri olduğunu, farklı çelişkiler içinde yani başlıca çelişkiler içerisinde birinin belirleyen olduğunu ve sürecin belli aşamalarında, belli koşullar altında ikincil olan çelişkilerden birinin baş çelişkinin yerini alabileceğini öğretir, çelişkiyi oluşturan zıtlıkların birbirini var etmeleri anlamında özdeş olduğunu açıklar. MLM bize “Her şey ikiye bölünür” demektedir. Bunların tamamının esas-tali ayrımı ile ilişkisini kurmak ise öğrenmemiz, gelişmemiz gereken yönleri işaret etmekle birlikte Marksist bilgi teorisini güçlü şekilde kavramayı önümüze koymaktadır. Bunu yapamadığımızda konumuz özgülünde esas-tali ayrımını sürekli yanlış yapma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız, öznelci yargılarımıza saplanır kalır, nesnel gerçeğe uygun bir çalışma tarzı geliştiremeyiz.
Tüm bunların esas-tali ayrımı ile ilişkisini kuracak olursak bütün sorunları, bütün çelişkileri bir anda, birlikte çözemeyeceğimizi rahatlıkla görürüz. Bunun için her durumda bir esas ve tali ayrımı yapmak zorundayız. Ancak kadın çalışmalarında gelişigüzel, dar görüşlülükle ve küçük burjuva hesapçılıkla yapılan esas-tali ayrımlarına ve esas-tali ayrımı tartışmalarına karşı çok dikkatli olmalıyız.
Hem sınıf mücadelesinin genel görevlerinde hem de özel görevlerinde planlama nasıl yapılmalıdır? Burada izlenecek temel yöntem öncelikler sıralamasını doğru yapmaktır. Bu tüm görevlerin stratejiye bağlanması anlamına gelir, yani tüm görevlerde öncelikle stratejik düşünmeli, tüm taktik politikaların buna uygun belirlenmesi gerekir. Bir şeye esas dediğimizde onun öncelikli olduğunu, diğerlerinin ona göre belirleneceğini söylemiş oluruz. Tali dediklerimiz ise ikincil olanları içerir. Tali demek önemsiz, gereksiz, yersiz demek değildir. Birinci olana bağlı, ikincil önemdeki şey demektir.
Mao yoldaş, Çin’de sınıfların durumunu incelemiş, buna bağlı devrimin yolu, yöntemi ve araçlarını ortaya koymuş, devrimin hedeflerini, devrimin görevlerini, devrimin itici güçlerini, devrimin niteliğini ve devrimin uzun süreli yönünü ortaya koymuştur. Bütün bunları yaparken hedef ve görevlerde sıralama yöntemini uygulamış, esas-tali ayrımı yaparak yön çizmiştir. Bu sadece Mao’nun değil tüm ustaların yöntemidir; çünkü gerçekliğe uygun olan budur ve bilimseldir. Komünist ustaların dehası aynı zamanda bu noktadaki becerilerinden gelmektedir. Marks incelemeye metadan değil de herhangi başka bir şeyden başlasaydı, Lenin “nereden başlamalı” değil de “nereden başlanırsa başlasın yeter ki bir yerden başlansın” diye düşünseydi muhakkak ki MLM diye bir şey olmayacaktı ya da işçi sınıfı bu bilimsel yöntemi ya kazanmamış ya da başka bir isim altında kazanmış olacaktı.
Bugün de varlığını reddedemeyeceğimiz, uzunca bir zamanın geçerli esas-tali ayrımı birçok alanda olduğu gibi kadın çalışmalarının devrimci hareketteki yeri bakımından da zaaflı olmuştur. Bu nedenle ne esas olanda başarı elde edilebilmiş ne de tali olan meselelerde bir ilerleme gösterilebilmiştir. Tali demenin önemsiz, gereksiz demek olduğunu düşünmekten ya da böyle anlamaktan kaynaklı tali sorunların esas sorunla ilişkisi, esas çelişkilerin diğer çelişkilerle ilişkisi, esas görevlerin ikincil görevlerle ilişkisi kopuk ya da mekanik kurulmakta, esas kabul edilen şeylerde de tali olanlarda tam bir hâkimiyet, tam bir başarı sağlanamamaktadır. Kafası karışık, nereden başlayacağını, nasıl yapacağını bilmeyen, dar pratiğin içinde boğulan, hiçbir işin sonunu tam olarak getiremeyen bir duruma düşmemek için tüm çalışmalarda esas-tali ayrımını doğru yapmalıyız. Bu durum aynı anda birçok çelişkiyi görebilen, bunların birbiriyle ilişkisini kurabilen, aynı anda birçok sorunun birçok yönünü çözümleyebilen, bunların birbiriyle ilişkisini kurabilen ve tüm çalışmayı bu açıdan çok yönlü, derinlikli örgütleyebilen kadrolara sahip olmak zorunluluğunu açığa çıkartıyor. Esas-tali ayrımının öznel yargılarımıza göre olmaması gerektiğini de tüm bunlar açıklıyor.
Esas-tali ayrımında dikkat edilecek bir diğer esas ise sınıfın kadın ve erkeklerle birlikte bir bütün olduğudur. Sınıf çalışmalarının tamamında, esas (öncelikli) görevlerin tamamında, tüm alanlarda, tüm koşullarda göz önünde bulundurulması gereken budur. Bunun anlamı tüm çalışmalarımızda ve alanlarda aynı zamanda işçi ve emekçi kadın kitlelerine de gidiyor olduğumuzdur. Bu da demektir ki her çalışmada kadınlara yönelik özel propaganda ve ajitasyonun olması bir gerekliliktir. Yani esas dediğimiz hiçbir çalışma, Komünist Kadın Hareketini (KKH) yaratmaktan bağımsız bir çalışma, esas dediğimiz hiçbir görev KKH’yi yaratmaktan bağımsız değildir. Semtte olmak, sendikada olmak, gençlikte olmak… Hiçbiri kadın çalışmasının koşulunun olmadığı alanlar değildir, tam tersine kadın çalışmasını bu alanlarda yürütmek, bu alanlarda kadınlara özel politikalar geliştirmek demektir. Her çalışma aynı zamanda kadın çalışmasıdır, emekçi kadınları devrime kazanma çalışmasıdır. O sebeple özgünlükleriyle birlikte her alan, faaliyetini cinsiyet eşitsizliğine karşı da düzenlemiş, planlamış olmalıdır. Sınıf çalışması sadece işçilerin işçi olmalarından doğan sorunlar hakkında propaganda, ajitasyon, eğitim ve örgütlenmeyi hedefleyen çalışmalar değildir, bununla sınırlandırılamaz. Sınıf çalışması cinsiyet eşitsizliğini de içeren tüm toplumsal çelişkilere, eşitsizliklere ve saldırılara karşı pratik çalışmaları içermektedir. Sınıf çalışmasını, işçilerin ekonomik talepleri ile sınırlandırmak nasıl ki sendikalizm ise işçi sınıfını sadece erkeklerden oluşan bir yapı olarak kavramak, buna göre düşünüp buna göre politika geliştirmek de ataerkil davranmak anlamına gelir. Esas dediğimiz görevlerin tümü kadınları zaten ve kaçınılmaz olarak içermektedir. Bu esas alanlarda, bu esas çalışmalarda, bu esas görevlerde kadın sorununa ve ataerkiye karşı da mücadele ettiğimizi unutmamalıyız.
Esas-tali ayrımının yanlış yapıldığını açıklayabilmek için pratikte açığa çıkan duruma bir göz atacak olursak yanlış yaklaşımların şu şekilde somutlaştığını görebiliriz:
Çok fazla görev, sorun ve alanın içinde çalışma yürütürken kadın çalışmalarını da yürütmek zorunda olduğumuzu belirtmiştik. Pratik ise şöyledir: Eğer ki emekçi kadın kitlelerine yönelik özel bir çalışmayla gençlik kitlesine yönelik çalışma çakıştıysa, karşı karşıya geldiyse “esas olan gençliktir” denilerek kadın çalışması önemsenmemekte, ötelenmekte, tercih edilmemektedir. Eğer ki kadın toplantısıyla başka bir toplantı çakıştıysa tercih edilen diğer toplantı olmaktadır. Eğer ki bir okuma planlaması yapılırken “bir konuyla” kadın sorunu hakkında okumak çakıştıysa bu “diğer konu” seçilmektedir vs. Çoğunlukla koşullar çok yönlü değerlendirilmeden, bütün olanak ve olasılıklar göz önünde bulundurulmadan, başka bir çözüm yolu aranmadan “kadın çalışması esas değil” düşüncesiyle bu çalışmadan feragat edilmektedir.
Tüm bunlar kadın çalışmalarının esas çalışmalar kapsamında değerlendirilemediğini, kavranamadığını, dolayısıyla planlamada pek dikkate alınmadığını gösterir.
Örneğin enternasyonal proletaryanın tarihsel mirası, hafızası olan, işçi ve emekçi kadınların mücadele günü 8 Mart günü ve öncesinde yürütülmesi gereken hazırlık çalışmalarında dahi esas olana göre şekillenmede, hareket etmede sorun yaşanabilmektedir. Bunun sadece ataerkil düşüncelerden kaynaklandığı söylenemez kuşkusuz. Bu sorunlu ele alışta örgüt ve devrim bilinci, politik nitelik de belirleyici olmaktadır. Bu da esas-tali ayrımındaki tek yönlülüğü, yüzeyselliği, mekanikliği gösteren önemli bir durumdur. Bu durum bir çeşit memur tavrından da devrimci iradeyle gerçekleşen yaratıcılığa, müdahaleciliğe yabancılıktan da kaynaklanabilir. Bunlar var olsa da ataerkiye dayanan kadın sorununa karşı ilgisizlik göz ardı edilmemelidir. Hemen her alanda varlığına şahit olduğumuz ve özel bir mücadele konusu olduğuna dikkat çektiğimiz bu ataerkil ilgisizlikle mücadele diğer sorunların da açığa çıkmasında ve geriletilmesinde belirleyicidir. Bir şekilde gelişen ve yaygın görülen “hiç kimsenin çalışması olmayan KKH durumu”ndan da bu mücadeleyle kurtulabilecektir. Bu mücadele olmaksızın, kendiliğinden bir hareket içinde hiç kimsenin esas faaliyeti olmayan kadın çalışması gene herkes için tali görev de olmayacaktır.
Evet, tali demek ikincil demektir ve evet kadın sorununun gerçek çözümü Demokratik Halk Devriminin gelişimine ve zaferine bağlı olduğu için emperyalizmin ve feodalizmin tasfiyesi olan devrim birincil görevimiz buna bağlı ataerkinin tasfiyesi olan kadın sorununun çözümü ikincil yani talidir. Bu inkâr edilemez bir gerçektir. Devrimin öncelikli olduğunu reddetmek kadın sorununun çözümünün gerçek yolunu kavramamaktır ve biz komünistler, işçi sınıfının kurtuluşu yolunda ilk iş olarak bu devrimi yapmak gerektiğini söylüyoruz. Devrimi yapmak için devrimin araçlarını örgütlemeyi merkezî, esas görevimiz olarak belirliyoruz. Bu konuda başka bir görüşte olmak bizim için olanaksızdır. Dolayısıyla bunu tartışmak genel olarak gereksizdir. Tartışılmasına ihtiyaç olan şey devrimin örgütlenmesinde kadın kitlelerin olmazsa olmaz rolüdür, devrimi örgütlemek için kadınların üzerinde ayrıca var olan baskılarla mücadelenin önemidir. Bu rol, sözünü ettiğimiz bu mücadele devrimin gerçekleşmesinde olmazsa olmaz derecede etkendir. Devrimi örgütleyen, devrimi isteyen her öncü, her devrimci bunlarla ilgili olmak zorundadır. Devrimin araçlarını yaratmak ve bu araçları halkı harekete geçirmekte kullanmak bu ilgiyi göstermeye fazlasıyla bağlıdır.
Devrimi örgütlemek, herkes kabul edecektir ki sadece işçi erkekleri, halkın erkek olan kesimlerini ve bu kesimi örgütlemek için harekete geçen komünist kadınları örgütlemek demek değildir. Devrimin aracı kadın-erkek işçi ve emekçi kitlelerin içinden çıkan en ilerici unsurlardan oluşur ve bu araç tüm halk kesimlerine ve bunun içerisinde olabildiğince özel çalışmalarla kadınlara yönelir. Bu, kitleleri devrime, devrimin öncü müfrezesine kazanmanın çok yönlü politikalarını hayata geçirmeyi başarmakla olur. Bunun açıklaması devrimi, devrimin öncü müfrezesini örgütlemek için işçi ve emekçi kadınlara yönelik özel politikaları, propaganda ve ajitasyonu tüm gücümüzle, tüm alanlarda yapmak demektir.
Kadın sorununun çözümünde aşama aşama ilerleneceği gerçeği kadın çalışmalarının diğer çalışmalar içinde tali durumda olması sorunun önemsizliğinden değil niteliğinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki kadın çalışması yürütme görevi örneğin devrimci üs bölgesi kurma görevi karşısında talidir. Devrimin aracının örgütlenmesi görevi karşısında talidir, savaşın stratejik ve taktik temel görevleri karşısında talidir vb. yoksa kadın kitlelerine mi gideceğiz yoksa gençlik kitlesine mi gibi durumlarda bir esas-tali ayrımı yapmak her şeyi birbirine karıştırmak demektir. Kadın çalışmasının tali olması onun Demokratik Halk Devrimine bağlılığı ile ilgilidir. Kadın sorununun devrim sorunundan bağımsız bir sorun olmaması ile ilgilidir. Bu bizi devrim için yapmak zorunda olduklarımızın berraklaştırılmasına götürecektir.
Devrimin kitlelerin eseri olduğunu söyleriz. O halde devrimin önder ve temel güçlerini, sağlam müttefik sınıfları sadece erkeklerden ibaret gören anlayışı güçlü bir şekilde eleştirmeliyiz. Sınıfta kadın ve erkek bir bütündür ve kadınlar, sınıfın içinde toplumsal konumlarından kaynaklı özel bir durumdadır. O halde tüm çalışmamız bir yandan bu özel durumu görerek yürütülmeli diğer yandan kadınların özel durumuna uygun politikalar geliştirilmelidir; cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı kadınları saflara çekmek için özel çabaya ihtiyaç vardır. “Esasımız değil” denilerek reddedilen görev, proletaryanın kesin zaferi için olmazsa olmaz nitelikte bir görevdir. O halde komünistler, komünist hareketten ayrı olmayan bir Komünist Kadın Hareketi örgütlemek zorundadır; emekçi kadınlar da bu savaşıma çekilmek, kazanılmak zorundadır.
Bitti…
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız.