HABER MERKEZİ- İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF) “Mağduriyetten Kadına Şiddet Yaygarasına, Değişimin, Savrulmanın ve Çürümenin Sonu: İHBARCILIK!” başlıklı bir açıklama yayımlayarak tüm devrimci demokratk kamuoyunu “ihbarcılığa” karşı tavır almaya çağırdı. İTİF’in açıklaması şu şekilde;
“Faşist diktatörlüğün emekçi halkımıza ve öncülerine, Kürt ulusu ve Kürt Ulusal Hareketi’ne yönelik bugüne değin görülmemiş boyutlarda yaşattığı katliam ve imha saldırılarına hepimiz tanığız. Devrimcilerin, demokratik güçlerin olağanüstü koşullarda, bin bir emek ve zorlukla faşizme karşı yürüttüğü mücadelede büyük bedeller ödenmektedir. Bedel ödemekten geri durmayan devrimciler, faşist iktidarın büyük zulmüne uğrarken, aynı zamanda bu mücadelenin bir parçası olan tasfiyeciliğe, reformizme ve mücadele kaçkınlığına karşı da kalkan olmaya çalışıyorlar. Tasfiyeciliğin, reformizmin alabildiğince geliştiği ve önünün açıldığı bu süreçte, devrim davası ve değerlerinden uzaklaşan, sistemle uzlaşan, yozlaşmış değerlerini kendilerine değer edinen kimi anlayışlar tam da böylesi zorlu süreçlerde kendilerine daha büyük yaşam alanları bulmaktalar. Devrimcilerin, komünistlerin keskin bıçak sırtında, zorlu özgürlük yürüyüşlerini gerçekleştirirken, ardından “dost“ postu giyenlerce sırtlarından bıçaklanmakta, burjuvaziye bu noktada açıktan hizmet eden pratikler sergilenmektedir.
Bir dönem birlikte yürüdüğümüz, aynı çatı altında bulunduğumuz konfederasyonun şu anki eşbaşkanı sıfatını taşıyan unsur tarafından, devrimcilerin açık isimleri polise ve savcılığa verilerek ihbar edilmiştir. Partizan tarafından kamuoyuna dönük yapılan açıklamada olay belgeleri ile birlikte devrimci demokratik kurumlara iletildiği ifade edilmiştir. Sözkonusu belgeler tarafımızca da görülmüştür. Elbette bu olayın tek sorumlusu sözkonusu kurumun kadın eşbaşkanı olamaz. Onunla aynı kurumda olan, birlikte hareket edenler de, söz konusu eşbaşkanlarının ihbarcı tavrına karşı çıkmayarak, pratik olarak işlenen bu suça ortak olanlar da, devrimci ahlak ve devrimci etik değerlerden uzaklaşmış ve dejenere olmuşlar olarak tarihte anılacaklardır.
Sorun ne olursa olsun, sorunun boyutu, içeriği ne kadar büyük olursa olsun, kendine demokratik bir güç sıfatı yakıştıran hiçbir kişi ve kurum, sorunun çözümünü düşman platformunda yani burjuva devlet/polis hukukunda arayamaz. Çözüm sadece ve sadece devrimcilerin ilke ve hukukundadır. Bu devrimci/demokrat olmanın temel ilkelerindendir ve asla “ama“ ile devam eden açıklaması olamaz.
Sözkonusu olan şey, devrimci-demokrat değerlerden ne derece uzaklaşıldığı, dejenere olunduğu, karşı devrime nasıl açıktan hizmet edildiğidir. Ve bu bilinçli düşünülmüş be planlanmış bir harekettir. Aksi durumda bunca tepki ve diğer kurumların eleştirileri dikkate alınır ve bu “çirkeflik”ten vazgeçilirdi. Maalesef bu çizgide ısrar edilmiş olay savunulmuş ve savunulmaktadır. Bu çevre, “değişim“, “yenilenme“ diye ortaya çıkara çıkara yeni bir kültür olarak “ihbarcılığı” çıkarabilmiştir.
Kısa bir zaman öncesine kadar federasyonumuz ve bağlı kurumlarına karşı karalama, çarpıtma, hedef gösterme, şiddet yalanına başvurarak manipülasyon ve insanları isimleriyle teşhir edenler, açıktan siyasi, politik mücadele yerine ayak oyunlarıyla kişileri ve kurumları tasfiye etmeye çalışan bu anlayış sahipleri bugün de ellerinde kalan devrimci değerleri de fırlatıp atmış ve büyük bir “cesaretle“ düşman hukukuna sığınmışlardır. Bu anlamıyla da büyük bir “değişim“ yaratarak, yeni bir geleneğe kapı aralamışlardır; İhbarcılık!..
İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu (İTİF) olarak, açıktan karşı-devrime hizmet eden bu tutumlarından dolayı, sözkonusu kurumun kadın eşbaşkanı ve ona açık/gizli destek veren bu anlayış ve pratik sahiplerini nefretle kınıyoruz. Bu çirkeflikten derhal vazgeçilerek özeleştiri verilmeli ve gereği yerine getirilmelidir. Aksi taktirde, boyunlarında “devrimcilerin ihbarcıları“ yaftasını ömürleri boyunca taşıyacak ve insanlığın, devrimci demokratik güçlerin, onların gerçek yüzlerini göremeyen dürüst ve temiz Kaypakkaya düşüncesini savunanların, dostlarımızın vicdanlarında mahkum olmuş ve olmaya devam edeceklerdir.
Bu bağlamda başta Kaypakkaya geleneğinin savunucuları ve ardılları olmak üzere tüm devrimci-demokratik kurumları, kendisine “devrimciyim, demokratım, ilericiyim” diyen herkesi bu olayı lanetlemeye çağırıyor, vazgeçilip özeleştiri verilmediği taktirde tavır almaya davet ediyoruz.
08 Kasım 2018
İsviçre Türkiyeli işçiler Federasyonu