ANTAKYA- 22. Evvel Temmuz Festivali’nde İbrahim Kaypakkaya silüetli Partizan flamaları gerekçesiyle yapılan polis saldırısında gözaltına alınanların gözaltında maruz kaldığı işkenceler hakkında Hatay İnsan Hakları Derneği Şubesinde basın açıklaması yapıldı.
Hatay İHD tarafından yapılan açıklamada Partizan standında bulunan broşür, dergi, kitap ve komünist önderin görsellerinin kaldırılmasına yönelik geliştiği belirtilen polis saldırısında 24 kişinin darp edilerek gözaltına alındığı belirtildi.
Açıklamanın devamında gözaltı süreci hakkında şu bilgilendirmelere yer verildi: “Birçoğunun vücutlarının belli kesimlerine darp izlerinin olduğunu, bir kısmının darp raporu alabildiği, gözaltı aracının 10 kişilik olmasına rağmen 24 kişinin tıka basa darp edilerek minibüse sıkıştırıldığını, nefes almakta zorluk çektiklerini panik atak yaşayanların olduğunu, hatta yanlışlıkla iki sivil polisin de gözaltı aracına tıkıldığını, o polislerin nefessiz kaldıkları için can havliyle pencerelere vurarak kendilerini çıkarmaları için arkadaşlarından yardım talep ettiklerini, sonrasında o polislerin gözaltı aracından indirildiğini, gözaltı aracının aşırı hızlı giderek savrulmalarına, düşmelerine ve ezilmelerine neden olduğunu ve bunun emniyete gidene kadar bu şekilde devam ettiğini, Samandağ Emniyetine vardıklarında ifade alımı için havasız bir koridorda 8 saat ayakta bekletildiklerini, Emniyet içinde de kendilerine hakaretlerin, sözlü sataşmaların ve tehditlerin devam ettiğini, hatta bir Çevik Kuvvet polisinin kendileri koridorda ayakta bekletilirken silahını göstererek kendilerini tehdit ettiğini, Samandağ Emniyetindeki kamera kayıtları incelendiğinde o polisin çok rahat bir şekilde tespit edileceğini, sabah 05.00 gibi 10 kişinin Samandağ’dan Antakya ilçesindeki nezarete götürülürken önce hastaneye sağlık kontrolü için götürüldüklerini, sağlık kontrolünden sonra nezarete götürüldüklerini, nezarethane pencerelerinin kapalı tutulduğunu aşırı sıcaktan dolayı terlediklerini, sonrasında klimanın aşırı soğuk verecek şekilde çalıştırıldığını, birçoğunun bu işkenceden dolayı terleme, titreme, öksürme yaşadığını, sonraki gün saat 14.00 gibi ayarlanabilen plastik kelepçelerin bileklerini dahi oynatamayacakları şekilde sonuna kadar çekilerek savcılığa götürüldüklerini, buna tepki verdiklerinde ‘nasıl sıkacağımızı size mi soracağız’ şekilde terslendiklerini, savcılıkta havasız bir koridorda 8 saat bekletildiklerini orada da hakaretlere, sataşmalara, aşağılanmalara ve tehditlere maruz kaldıklarını…”
Başvurulardaki video ve görüntü incelemesi sonucu işkencelerin ve beyanların örtüştüğünü belirtilen açıklamada “Bizler insan hakları savunucuları olarak ifade özgürlüğünün korunması ve etkin kullanımı, demokratik bir toplumun can damarlarından biridir diyoruz. Bu yüzden farklı fikir ve görüşlerin kamusal alanda özgürce dolaşıma girmesi; siyasal çoğulculuğun esası olan özgür tartışma ortamının, bağımsız medya ve canlı bir sivil toplumun varlığı; toplumsal talepler etrafında kamuoyu oluşturulabilmesi; siyasal karar alıcılara yönelik eleştirilerin dillendirilmesi ve kamu gücünü kullanan makamların yurttaşlar tarafından denetlenebilmesi tüm bunların ancak ifade özgürlüğünün korunduğu ve etkin biçimde kullanıldığı koşullarda mümkün olacağını belirtmek isteriz.
“Türkiye’de işkence suçunun kovuşturulması için yasadaki muğlaklık yerini korumaktadır. İşkence suçu nedeniyle yapılan suç duyurusu başvuruları ya çeşitli gerekçeler ile takipsizlikle sonuçlanmakta ya da daha az cezayı öngören ve zamanaşımına tabi olan ‘basit yaralama’, ‘zor kullanma sınırının aşılması’ ya da ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından soruşturulmaktadır.
“Öte yandan işkence yapan kolluk görevlileri hakkında bir şikâyette bulunulması, soruşturma ya da dava açılması halinde işkence görenler hakkında derhal “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle karşı davalar açılmaktadır. İşkenceciler aleyhine açılan davalar cezasız kalırken işkence görenler aleyhine açılan davalar kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabilmektedir.” Denilerek Türkiye’nin taraf olduğu ve yükümlülüğü bulunduğu uluslararası sözleşmelere uyması ve ilgili kurumlara gerekli soruşturmayı açma çağrısı yapıldı.