2013 yılında Ukrayna halkı dönemin iktidarına karşı sokak ve meydanları doldurduğunda dünya halkları da yüzünü bu ülkeye dönmüş bu göstericilerin Ukrayna halkı için daha iyi bir yaşamın başlangıcı olmasını dilemişti. Ancak var olan iktidarın Avrupa Birliği (AB) yanlısı anlaşmayı iptal etmesiyle patlak veren gösteriler çok geçmeden emperyalist devletler arasındaki hegemonya mücadelesinin tarafı haline getirilmişti. Karşıt grupların da sokağa çıkmasıyla iç çatışmaya dönüşen eylemler sonunda beş binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği bir can pazarına dönüşmüştü. ABD-AB emperyalizmi yanlısı göstericiler Rusya ile yakın ilişki içinde alan iktidarı devirip ülke yönetimine ABD-AB’li emperyalistlere yakınlığıyla bilinen bir iktidarı getirip evlerine dönseler de, yeni hükümetin beklentilerinin aksine bu beklentilerin çok uzağında bir yaşam standartlarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Üstelik ülke bölünmekten kurtulamamış Donetsk ve Luhansk bölgeleri Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Kırım ise 16 Mart 2014’te yapılan referandumla %93 gibi yüksek bir oy oranıyla Rusya’ya bağlanma kararı almıştı.
Rusya ve batılı emperyalistler arasında tampon bir ülke konumundaki Ukrayna tarih boyunca coğrafi konumunun getirisini bir çekişme alanı olarak avantajdan çok dezavantaj olarak yaşamış bir ülkedir. Ancak emperyalistler arası çelişkilerin ve çatışma noktalarının arttığı günümüz koşullarında Ukrayna ABD için Rusya’yı çevreleme hedefinde Karadeniz’de güçlü bir varlık kurmak için değeri yüksek bir karttır. Üstelik Ukrayna’yı NATO’ya alarak bu ülkeyi Rusya’ya karşı tam bir karakola dönüştürmeyi hedefliyor. Rusya açısından ise Ukrayna gaz ve petrol ithalatında Avrupa’yla açılan bir köprü niteliği taşıyor. ABD ve AB’li emperyalistlerin amacını bilen Rusya kendisine karşı yapılan her türlü hamleyi boşa çıkarmanın mücadelesini veriyor. Dolayısıyla Ukrayna’nın güvenliği de dahil, içinde bulunduğu koşullar 2013 yılı öncesine göre çok daha fazla risk barındırmaktadır. Donetsk ve Luhansk bölgelerinin tek taraflı da olsa bağımsızlığını ilan etmesi -ki Ukrayna merkezi yönetimi bu ilanı tanımasa da engelleyebilmiş de değil- Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, 2014 yılında ayrılıkçı (Rusya yanlısı) cumhuriyetçilerle imzalanan Misk anlaşmasıyla çatışmalar durulsa da bu anlaşma taraflar arasındaki hiç bitmeyen gerilimin zaman zaman küçük çaplı da olsa sıcak çatışmalara dönmesini engelleyememiştir. Sonuç itibarıyla bu gün Ukrayna’da 2013 yılı öncesi dengelere gerilim noktaları ve çelişkilere yeni çelişkiler eklenmiş, bunlar iç ve dış müdahaleler sonucunda da çok daha fazla derinleşip hassaslaşmış durumdadır.
25 Kasım’da Odessa’dan Manipol’a gitmek isteyen Ukrayna’ya ait üç savaş gemisine Rusya’nın; kara sularını ihlal ettiği gerekçesiyle Kerç Boğazı’nda el koyması ve 24 personelini gözaltına alıp tutuklamasıyla başlayan ve kısa sürede durulacağına ilişkin herhangi bir emarenin de olmadığı kriz, tam da ifade ettiğimiz olgunun altının çizilmesi anlamına gelmektedir.
Kerç Boğazı, Karadeniz ile Azak Denizi arasındaki tek bağlantı noktası olmasıyla önem taşıyan, 2003 yılında Rusya ve Ukrayna arasındaki anlaşmayla ortak karasu olarak belirlenen ve birbirini bilgilendirerek kullandıkları bir boğaz. Ancak Rusya’nın Kırım yarımadasını 2014 yılında ilhak etmesiyle birlikte boğazın kontrolü Rusya’ya geçti. Bu durum başlı başına sorun üreten bir yerde dursa da Kerç boğazı krizinin nedenlerine dair birçok iddia gündemde. Birkaç örnek verecek olursak:
Ukrayna’da 4 ay sonra yapılacak olan devlet başkanlığı seçimlerinde yolsuzluk. Ülkedeki yoksulluk ve işsizlik gibi birçok nedenle bağlantılı olarak bu seçimlerde yüksek bir ihtimalle iktidardan düşmesi beklenen Poroşenko’nun suni krizler yaratıp gerilimi tırmandırarak iktidarda kalmanın yollarını aradığı bu iddialardan biri. Nihayetinde kriz sonrası ülkenin önemli bir bölümü (Zaporoje, Lugansk, Donetsk, Vinnitsa, Nikolayevi Odessa, Jummı, Harkov vb.) içine alan 1 aylık (2 ay olması planlanıyordu ancak muhalefetin baskısıyla 1 aya düşürüldü) sıkı yönetim ilanı bu iddiayı güçlendiren bir yerde duruyor. Zira Ukrayna sıkıyönetim yasasınca: Sıkıyönetim boyunca herhangi bir seçim ya da referandum yapılamayacak. Grevler yasaklanacak, sokağa çıkma yasağı uygulanabilecek vs.
Yine seçim öncesi ekonomik kriz içindeki ülkede ABD/AB den gelen yardımların hızlandırılmak istenmesi, Rusya açısından konuya baktığımızda Rusya’da kötü olan sosyal ve ekonomik durumla bağlantılı olarak düşen kamuoyu desteğini güçlendirmek ve Rusya halkının bu sorunlar üzerindeki dikkatini dağıtmak istemesi vb.
Şüphesiz bütün bu iddialar krizin ortaya çıkmasında ya da gidişatında şu ya da bu şekilde etkili olacaktır ve hem Rusya hem de Ukrayna halkının “huzur ve güvenliğini” etkileyip tehlikeye atacaktır. Ancak Ukrayna için esas tehlike emperyalist bloklar arasındaki çıkar dalaşında giderek şiddet ve çatışma sarmalına sürüklenme ihtimalindedir. Nitekim kriz sonrası ABD-AB emperyalist devletler ve vurucu gücü olan NATO’dan yapılan açıklamalara ve bu açıklamalara cevaben Rusya tarafından belli noktalarda restleşmeye varan açıklamalara ya da Arjantin’de soğuk rüzgarlara bakacak olursak ortaya çıkan tabloyu çok daha net okuyabiliriz.