HABER MERKEZİ- Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3’ü çocuk 7 sivil ile birlikte Bilal Batır’ın kaybedilmesine ilişkin dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında “taammüden öldürmek”ten açılan davanın 26. duruşması Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 18 sanık hakkında “kesin delile ulaşılamadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildi.
Duruşmaya mağdurların avukatı Erdal Kuzu, Gülistan Duran ile kaybedilenlerin yakınlarından Abdülaziz Altunkaynak, Ömer Coşkun, Ahmet Akyön, Hizni Doğan, Kasım Aslan katıldı. Sanıklardan Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz ve bir kısım sanık avukatı bulundukları kentlerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Diğer sanık ve sanık avukatları ise mazeret bildirdi.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, daha önce birçok kez mahkeme heyetinin dinlenmesi yönünde kararı aldığı ancak 5 yıldır ulaşılamayan dönemin savcısı Adem Kul’un dinlenilmesinden vazgeçildi. Mahkeme heyeti, buna dosyanın geldiği aşama, Kul’un yakalamalı olarak aranıyor olmasını gerekçe gösterdi.
SAVCI MÜTAALASINI TEKRARLADI
Dosya savcısı, “Yeterli delil olmadığı” iddiasıyla daha önce açıkladığı beraat yönündeki mütalaasını tekrarladı. Ardından söz alan 14 yaşındaki Seyhan Doğan’ın kardeşi Hizni Doğan, “Savcı yeterli delil yok dedi. 1996’dan bu yana dilimizde tüy kalmadı, yakılan 7 cenaze var. Bugün bu mahkeme eşit vatandaş olup olmadığımızın kararını verecek. Ben kardeşimin cenazesini devletin güvenlik alanı olarak tayin ettiği yerde buldum” dedi.
‘KATİLLER BERAAT ETTİRİLİYOR’
Kaybedilen 12 yaşındaki Davut Altınkaynak’ın babası Abdülaziz Altınkaynak, “Mütalaayı reddediyoruz. 27 yıl önce çocuklarımız kuyulara atıldı. Arşivlerde bakın, benim 12 yaşındaki çocuğumu nereden nereye götürdüler görürsünüz. Operasyonun olduğu yer ile Davut’u bulduğumuz 120 metre uzunluğundaki kuyu aynı bölgede. Annesi Davut’u karakolda, Filistin askısında gördü. Korucu ve askerler Davut’u evden aldı, suçu varsa neden mahkemeye değil kuyuya attılar. Katiller beraat ettiriliyor. Vicdanlı karar verin. Biz mahkemelere güvenerek 7 yıldır geliyoruz ama zulüm gördük. Biz geliyoruz sanıklar neden gelmiyor. Sonuna kadar davacıyım. Yürekli savcı istiyoruz. 1996 yılında savcılığa yazılı dilekçe verdim ama netice almadım” diye konuştu.
‘DEVLETİ KUTSAYAN BİR MÜTALAA’
Mağdurların avukatı Erdal Kuzu ise 1990’lı yıllarda “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” denildiğini hatırlatarak, savcının verdiği mütalaa ile sanıkların savunmasını yaptığını söyledi. Mütalaanın kayda alınacak bir mütalaa olmadığını belirten Kuzu, “1990’lı yıllarda karakolda kamera yok denilmesi kayda alınmaz. Bu, Kürtlere bakış açısıdır. Davut Altunkaynak’ın annesi delildir görmek isterseniz. Ama bunu görmezseniz katilleri kutsarsınız. Bu mütalaayı çok konuşacağız, insanların vicdanında yara açtığı için konuşacağız. Yarın bir gün daha demokratik bir Türkiye olduğu zaman bunu daha çok sayacağız. Beyanları görmek istemeyen bir mütalaa hukuki değildir. Devleti kutsayan bir mütalaa. ‘Adalet nedir?’ diye sorarsanız biz Kürtler ‘Bir düş’ deriz. Bugüne kadar eşit yurttaşlık görmedik. Ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanan insanlar duruşmaya gelmediler. Güvenlik nedeni ile bir gerekçe oluşturuldu. Bu güveni nereden buluyorlar? Devletin yargı zihniyetinde tutumundan güç alıyorlar. Durum bundan ibaret. Faili meçhul dosyalarda devlet hiçbir zaman samimi yanaşmadı. Kimi zaman Meclis’e konu oldu ama bu meseleye hep samimi olmayan bir yaklaşım oldu. Bu dava dosyası mücadele ile bu noktaya geldi. Devletin samimiyetsizliği sanıklara güç vermektedir. Bu üstü kapanacak bir dosya değil. İnsanların cenazeleri var. Kamera kaydı yok diye delil yok denilerek geçiştirilemez” diye konuştu.
‘BİLAL BATIR CENAZELERİN YERİNİ SÖYLEDİĞİ İÇİN KATLEDİLDİ’
Cenazelerin kuyulardan çıkarıldığını vurgulayan Kuzu, “Davut Altunkaynak, Nedim Akyön; Ulaş köyünde bulundular. Davut Altunkaynak’ın annesi her duruşmada ‘Ben çocuğumu karakolda gördüm’ dedi. Annesi gördü. Bunlar yok sayılamaz. Abdurrahman Coşkun, Kızıltepe’de bulundu. Resmi olarak gözaltına alındılar. Bunu görmezden gelemezsiniz. Nasıl öldürüldüler ortada. Hizni Doğan, kardeşini elbisesinden tanıdı. Zorla boşaltılan bir köyde, devletin kontrolünde olan bir köyde bulundu. Süleyman Seyhan’ın kızı karşısında çırılçıplak soyunduruldu. Bilal Batır, cenazelerin yerini söylediği için katledildi” ifadelerini kullandı.
‘O KÖYLERİN HEPSİ İŞKENCE MERKEZİ’
“Tarafsız bir şekilde karar vermek isterseniz bütün deliler açık” diyen Kuzu, “Devletin resmi görevlisi Adem Kul, ‘Gözaltı yapıldı’ dedi. Biz gözaltına alınanları kuyularda bulduk. Bundan daha iyi delil olur mu? Devletin görevlileri, uzman çavuşların beyanları var. Dönemin öğretmenleri, öğrencilerinin gözaltına alındığını söyledi. Birçok tanık dinlettirdik. O tarihte kayıt dışı gözaltına alınan insanları dinlettirdik. Resmi gözaltı tutanakları var. Bu insanlar devlete teslim edildi, ‘Nasıl kuyuda çıktılar?’ diye kimse sormayacak mı Cenazelerin hepsi güvenlik bölgesinde bulundu, bu tesadüf mü? Devletin sadece girip çıktığı yerde ceset bulduk. Cenazeleri kuyularda bulduk. Kürtler için kuyular tarihi bir trajedi. Hepsinin bir anlamı var. O köylerin hepsi işkence merkezi, bunu herkes biliyor. Cenazeler kuyularda bulundu. Sanıklar itiraf etti. Suçlarını kabul ettiler. Korucular ‘Gözaltına aldık’ dedi, ‘Evin yerini ben gösterdim’ dedi. Kerim Şahin gözaltı yapıldığını kabul ediyor. Fettulah Çelik, Bilal Batır’ın cenazelerin yerini gösterdiği için öldürüldüğünü söylüyor. 2006 yılında söylüyor. Dönemin Jandarma Karakol Komutanı Haydar Topçam’a, ‘Bu insanlar sana emanet edildi, nasıl öldürüldü? diye sorulmayacak mı?” diye sordu.
‘ÖLÜLERİMİZE SAYGI DUYULMASINI İSTİYORUZ’
Bütün infazların Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin talimatı ile yapıldığını belirten Kuzu, devamında, “Vereceğiniz karar konuşulacak. ‘Tarafsız hakimler vardı, bağımsız karar aldılar’ diyelim. Bizim için dava tamamlandı. Bir genç grup yok edildi. Geriye aileleri ve anıları kaldı. Kuyulardan cenazeleri çıkaranlar hukuk adına iyi bir şey yaptılar. Mahkeme bu emeği genel geçer şeyler ile boşa çıkaramaz. Biz Kürt vatandaşları, haklarımız görülmüyor. Ölülerimize saygı duyulmasını istiyoruz. Beraat kararı verilirse yüz yıllık hikâye devam edecek. Buna izin vermeyin. Bütün sanıkların cezalandırılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘DELİLE ULAŞILAMADI’ GEREKÇESİYLE BERAAT
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, “Sanıkların meydana gelen olaylarla bağlantısını kuracak kesin delile ulaşılamadığı” gerekçesiyle sanıkların ayrı ayrı beraatlarına ve yurt dışına çıkma yasaklarının kaldırılmasına karar verdi.
‘KÜRT ÇOCUĞU OLDUĞU İÇİN BERAAT VERİLİYOR’
Karara mağdurların aileleri tepki gösterdi. 12 yaşındaki oğlu Davut Altunkaynak’ı 120 metre derinlikteki kuyudan çıkardığını belirten baba Abdülaziz Altunkaynak, “Türkiye’de adalet yok. Bir Türk çocuğu olsa idam verilecekti. Davut, Kürt çocuğu olduğu için beraat veriliyor. Türkiye’de adalet yok. Türkiye’de savcı yok” dedi. Bunun üzerine duruşma salonunda bulunan polisler, “Burası şov yapılacak yer değil” diyerek Altunkaynak’ı gözaltına almak ile tehdit etti.
Davanın sonuçlanmasının ardından Cumartesi Anneleri, 18 sanıklı Dargeçit JİTEM Davası’ndaki beraat kararlarına tepki göstedi, “Yargılanan sanıklar suçsuzsa, bu talimatları kim verdi?” dedi.
Cumartesi Anneleri’nin açıklamasının tamamı şöyle:
“Askerler tarafından evlerinden gözaltına alınıp Dargeçit Jandarma Taburu’na götürülen ve uzun yıllar sonra kemiklerine ölüm kuyularında ulaşılan 4’ü çocuk 7 Dargeçitli ve bir uzman çavuşun kaybedilmesi ile ilgili yürütülen Dargeçit JİTEM Davası beraatle sonuçlandı. Tanıklara, delillere rağmen yine sanıklar cezasızlıkla korundu.
“O zaman söyleyin bize: Ailelerinin kendi elleriyle ölüm kuyularından işkence izleriyle dolu kemiklerini çıkardığı bu insanlara ne oldu?
“O zaman söyleyin bize: Yargılanan sanıklar suçsuzsa, 12 yaşındaki Davut Altunkaynak’a askeri taburda kendisi de gözaltında tutulan annesinin gözleri önünde kim işkence yaptı? Oyun çağındaki Davut’u kim infaz edip ölüm kuyusuna attı? Bu talimatları kim verdi?
“O zaman söyleyin bize: Yargılanan sanıklar suçsuzsa, 13 yaşındaki Seyhan Doğan’a askeri taburda kendisi de gözaltında tutulan 11 yaşındaki kardeşinin gözleri önünde kim işkence yaptı? Oyun çağındaki Seyhan’ı kim infaz edip ölüm kuyusuna attı? Bu talimatları kim verdi?
“Mahkemenin bu hukuk dışı kararını tanımıyoruz. Yargı sisteminin evlatlarımızı kaybedenleri aklama aracına dönüştürülmesine karşı haykırmaya devam edeceğiz: Gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçu işleyenler kadar, suçun üstünü örtenler, cezasız bırakanlar da insanlığın vicdanında suçludur. Hukuku ve temel insan haklarını tanımayan, adaleti imkansızlaştıran yargı sistemini yaratanlar da suçludur.”