Antep Başpınar’da bulunan Organize Sanayi Bölgesinde tekstil işçileri direniş ateşini yaktı. Patronun sefalet zammı dayatmasına karşı çıkan Ufuk Tekstil işçilerinin direnişi diğer fabrikalara da yayıldı. Barem Ambalaj ve Ender Alüminyum’da çalışan işçiler yüzde 30 oranındaki zam teklifini reddederek iş durdurma eylemlerine başlamışlardı, Yalçın Kardeşler Fabrikasında da yüzde 34 zamma karşı direniş başladı. Karafiber Tekstil fabrikasına bağlı beş fabrikada işçiler yüzde 30 zammı kabul etmedi ve iş bıraktı. Selçuk İplik ve son olarak Şireci Tekstil işçileri de greve çıktı.
İşçiler yüzde 65 zam talep ederken, 31 gün çeken aylarda o günün ücretlerinin de yatırılmasını bekliyor. İki bayramda yarım maaş ikramiye talep eden işçiler, devamsızlık primi verilmesini de istiyor.
İŞÇİLER: GÜYA KONUŞMAYA GELDİLER, BAĞIRIP ÇAĞIRDI
Evrensel’de yer alan habere göre işçilerle konuşmaya gelen Karafiber Tekstil patronu Bilal Kara, alanda çekim yapan gazeteci Mesut Baylav’ın üzerine yürüdü, engellemeye çalıştı. İşçiler duruma tepki gösterdi. Evrensel’e konuşan işçilerden biri, “Alışmışlar işçiye bağırmaya, işçiyi insan yerine koymamaya. Güya bizimle konuşmaya geldi ama bağırıp çağırdı. Bir de rezillikleri görünecek diye gazeteciye müdahale ediyorlar” dedi.
Öte yandan Birleşik Tekstil İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Başkanı Mehmet Türkmen ile Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Antep vekili Sevda Karaca, gün içerisinde eylemdeki işçilere destek ziyaretlerini sürdürdü. Kar yağışı altında bekleyen Karafiber işçilerine seslenen BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, “Bu işçiler de bu ülkede en az patronlar kadar saygı görmeyi hak ediyor ve bize saygı göstermeyi öğrenecekler” dedi.
Türkmen yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “İçinizde burada yıllardır çalışan işçi arkadaşlar var. Burada fabrika işçisisiniz ve burada emeğinizi satıyorsunuz. Dünyanın her yerinde herkesin kendi sattığı malın pazarlığını yapma hakkı vardır. Siz de emeğinizi kaç liradan satacağınızın pazarlığını yapmak istiyorsunuz. Patron bir zam açıkladı, sizin de bir talebiniz var, o talebi dile getiriyorsunuz. Eğer bu ülkede patronlar gerçekten demokrasiye, hukuka uysalar, temsilcilerinizi dinler, işçileri dinler, bir karşılıklı diyalog olur, pazarlık olur. Bugün anlaşamazsanız yarın anlaşırsınız. Yarın girdiğinizde siz yine bu iş yerinde birlikte çalışacaksınız yüz yüze bakacaksınız. Siz on yıllardır bu fabrikaya emek vermiş işçilersiniz ama bu işçiler bir gün bir hak talep ettiğinde bu muameleyi görmeyi hak etmiyor. Bu işçiler de bu ülkede en az patronlar kadar saygı görmeyi hak ediyor ve bize saygı göstermeyi öğrenecekler arkadaşlar. Pandemi oldu, işçi arkadaşlarımızın çoğu fabrikalarda Covid’ten öldü, yan tarafında ölen işçinin yanında bile üretime ara vermediler üretim devam etti. Herkese ‘evde kalın’ dediler ama Başpınar işçilerine eve gitmek yasak oldu, o salgının içinde hayat mücadelesi vererek çalıştı. Kar yağdı 24 saat fabrikalarda kitli kaldık, mesai yaptık, bazı arkadaşlarımız 20 kilometre yolu yürüyerek o karda eve gitti. Deprem oldu, bir hafta sonra çoluk çocuğumuz çadırın altındayken, çadırı bile yokken, sokaktayken bizi işe çağırdılar işe geldik. Biz çoluk çocuğumuzu bırakarak, terimizi dökerek çalıştık, bunun sonucunda büyük servetler elde ettiler. 30 yıl önce bu çalıştığınız fabrika bir atölyeydi, şimdi Türkiye’nin en büyükleri arasında. İhracat rekorları kırdılar kar rekorları kırdılar, sizin emeğinizle başka ülkelere yeni yatırımlar yaptılar ama bir gün biz bu sene rekor kırdık, çok kazandık diye size fazladan üç kuruş verdiler mi? Ama şimdi işler kesat bunu ödeyemeyiz fedakârlık yapın diyorlar, yahu bu ülkede fedakarlığı hep işçiler mi yapacak.”
(HABER MERKEZİ)