[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Komünist Partisi’nin önderlik ettiği Demokratik Halk Devrimi ve onu gerçekleştirmenin yolu olan Halk Savaşı, emperyalizmin ve onun kuklalarınca uygulanan faşist diktatörlüğün ağır saldırıları altında devam ediyor. Devrimin ve Halk Savaşının bugünkü gerçekliği, Proletarya Partisi’nin hatalarıyla doğrudan ilişkilidir; zaman kavramı açısından hatalar geçmişe aittir, fakat gerçekten geçmişte ya da geride kalması hatalardan öğrenmeye bağlıdır. Hatalarımızın tek bir konu veya alanla sınırlı olamayacağı tahmin edilebilir, bununla birlikte çalışma tarzına özellikle dikkat çekiyoruz. Çalışma tarzı, bütün içeriği kim olduğumuz, ne yapmak istediğimiz ve nasıl bir ülkede veya hangi koşullarda yaşadığımız sorusu içerisinde kazanır. Çalışma tarzımızı devrimimiz ve onu gerçekleştirmenin yolu olan Halk Savaşımıza, onun talep ettiği görevlere uygun olacak şekilde biçimlendiririz. Bu genel göreve bağlı, ona hizmet edecek anlık, dönemsel sayısız alt hedeflerin varlığı dikkate alındığında çalışma tarzının nasıl bir zenginlik içereceği anlaşılırdır. Kim olduğumuz, ne yapmak istediğimiz ve hangi koşullarda yaşadığımız gereğince kavranmış değildir; gizlilik kurallarının ihlali, çalışmalarımızın düşmana açık hâli, kitlelerden kopukluk, savaş gerçeğinden uzak olan şekilleniş gibi çok temel sorunlar, söz konusu kavrama düzeyinin yansımasıdır. Bugün militan profilimiz, çalışma tarzıyla ilişkisi içerisinde acelecilik, süreci dıştalama ve sonuçlara odaklanma, çabuk sonuç alıcılık gibi zaaflarla maluldür.
ACELECİLİK
Acelecilik bir meyvenin olgunlaşmadan yenilmek istenmesi gibidir. Bir hedefe ulaşmak için, yerine getirilmesi gereken koşullar vardır, acelecilikten mustarip olanlar, bu koşulların farkında değil gibi hareket eder ve istediği gibi bir sonucun oluşması beklentisine girerler. Aceleci tarz, düşünmeden hareket eder ve genellikle olumsuz sonuçlar üretir. Bu tarz, kaçınılmaz olarak öznelcilik içerir, nesnel gerçeklerden değil, kendisinden, kendi öznel düşüncelerinden hareket eder. Bu nedenle özellikle kitle çizgisinde başarısız, kitle ilişkileri yıkıcıdır. Mao’nun “acele etmek” ile “aceleciliği” birbirinden ayırdığını, “acele etme”yi sa- vunurken, “aceleciliği” mahkûm ettiğini (Seçme Eserler Cilt III, s. 192), aceleciliğin kitle çizgisinde kitlelerin gerçek ihtiyaçları ve kendi başlarına kararlaştırdıkları isteklerin esas alınması, ilkelerini çiğnediğini belirttiğini biliyoruz. Aceleci tarz bu ilkeleri tanımadığı, kavramadığı için emir ve talimatlara sığınır, kitleleri emir ve talimatla harekete geçirmeye çalışır. Acelecilik hastalığı veya Stalin yoldaşın ifadesiyle “zararlı acelecilik” Mao’nun ısrarla üzerinde durduğu bir sorundur. Mao’nun “proleter devrimci davasının haleflerinde” aradığı koşullardan biri acelecilikten uzak olmasıdır, şöyle diyor: “Onlar alçak gönüllü ve ihtiyatlı olmalıdırlar, kibirden ve acelecilikten kendilerini sakınmalıdırlar.”
ÇABUK SONUÇ ALMA ANLAYIŞI
Bu çalışma tarzı da tıpkı “acelecilik hastalığı” gibi öznelcidir. Bu anlayış olguyu sahip olduğu iç çelişkileriyle, bu çelişki içerisinde kurulu “denge” ve ilişkileriyle birlikte düşünmez, ele almaz. Basit ve kaba bir yaklaşımla hareket ettiği için, her seferinde gerçeğin granit yüzüne çarpar, dağılır, başlangıçta bulunan atak, cevval tarzın yerini bir anda yılgınlık, bıkkınlık, vazgeçiş alır. MLM’yi öğrenmek ister, heyecanla işe koyulur, kitaplar alır, eğitim çalışmalarına katılır vs.
Öğrenme bir süreç ve inceleme konusudur; üstelik pratikle ilişkili bir sorundur, çabuk sonuç alıcı hiç böyle düşünmemiştir ve MLM’yi öğrenmekten vazgeçer. İsteklidir ama ısrarlı değildir; hamlecidir ama tek hamlecidir, sürdürücü değildir, coşkulu değil, coşumcudur vs. Çabuk sonuç alma anlayışı, diğer çalışmalar gibi kitle çalışmasında da başarısız kalır. Kitleyle temasa geçmeyi kitlenin örgütlenmesi için yeterli sanır. Örgütlenme sorunuyla kitlelerin gerçekliği arasındaki ilişki sorununu kavramaz, kitlelerden istediği gibi bir karşılık bulamayınca kitleyi suçlar. Hayal kırıklığı, öfke, umutsuzluk çabuk sonuç alıcıya yapışmış özellikler gibidir.
SÜRECİ BÜTÜN GÖRMEYEN, SONUÇ ODAKLI TARZ
Başlangıç ve sonuç ilişkisi genel olarak görece karmaşık bir ara uğrakla birlikte bulunur ve ancak o ara uğrakla “bütün” niteliğini kazanır. Kitle çalışmasından askeri bir eyleme, yazı yazmadan bir etkinliğin örgütlenmesine değin her türlü pratik birbiriyle ilişkili, bazen iç içe geçmiş aşamalardan oluşur. Bu gerçeklik şu ya da bu sınıfa göre değişmez, fakat her sınıfın ele alışı, ilişkilenme ve süreci yönetme, örgütleme biçimi değişir. Örneğin pragmatist anlayış sürecin örgütlenmesini, kurulan ilişkileri, bu ilişkilerin niteliğini önemsemez, pragmatizm sonuca odaklanır; kimlerle, nasıl, ne karşılığında vs. yapıldığı pragmatist düşünce açısından talidir, o sonuçla ilgilenir. Kendisi için yararlıysa eğer iyidir, yararı yoksa kötüdür, böyle düşünür, böyle ele alır. Sonuca odaklanan ve kendi dar çıkarını öncelleyen bu bakış açısı ulusalcı, yerelci, kesimci, dar grupçu, kişiselci gibi çok değişik türevleriyle birlikte burjuvaziye ait bir niteliktir. Kautsky’in I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında benimsediği anlayış bu türün tipik örneklerindendir. Kautsky, ulusal çıkarlar adına kendi ülkesinin burjuvazisinin çıkarlarını esas almış, savaş kışkırtıcısı olan Alman emperyalizmini desteklemiştir. Kautsky dar ulusal çıkarlar uğruna, enternasyonal proletaryanın çıkarlarına ihanet etmiştir. Deng Şiaoping ise sonuç odaklı, dar çıkarları esas alan, sınıf işbirlikçi yaklaşımı “Fareyi tutanın beyaz mı siyah mı kedi olduğu değil, fare tuttuğu önemlidir” sözleriyle formüle etmiştir. Komünistler geliştirdikleri her politikayı, gerçekleştirdikleri her eylemi proletaryanın sınıf çıkarlarına vurarak değerlendirirler. Bu genel yaklaşım dışında bütün eylemlerinde en az sonuç kadar sürecin nasıl hazırlandığına, nasıl örgütlendiğine bakarlar. Gerçekleştirdiğimiz bir eylemde, örgütlenen herhangi bir işte bizim sınıf gerçekliğimiz saklıdır. Komünistler tam da bu bilinçle hareket ettikleri için tüm pratiklerini sonuçları itibariyle ya da sonuçtan ibaret ele almaz, süreci bir bütünlük içerisinde değerlendirir ve gerçekleştirirler. Bu tarz, olması gereken ve komünistlerin de ödün vermeyeceği tarzdır, buna rağmen geçmişte de bugün de bu tarzla çelişen, bu tarzı boşa çıkaran pratiklerimizle karşılaşmaktayız. Sonucu esas alan, eylem ve etkinliklerde “Proletarya Partisi’ne yarıyor, ona hizmet ediyorsa doğrudur” anlayışıyla hareket eden yaklaşımlar hatalıdır ve terk edilmesi gereken bir anlayıştır. Proletarya Partisi’nin amaç ve hedefi gerçekleşecek eylemle, işle sınırlı olmayıp sürecin bütününe içerilidir. Örneğin bütün sürecin nasıl örgütlendiği, eylem ve etkinliğin amaç ve hedefine uygun bir çalışma tarzıyla hareket edip edilmediği, eylem dahilinde bulunan yoldaşlarımız açısından geliştirici, ilerletici, eğitici bir rol oynayıp oynamadığı vb. meseleler önemlidir. Bu nitelikleri dıştalayan, yalnızca işin gerçekleşmesine odaklanan anlayış değiştirilmemesi halinde değişik mecralara doğru yol almaya açık bir anlayıştır. Böylesi bir anlayışla, Bernstain’in “hareket her şeydir” anlayışı arasında bir yakınlık mevcuttur.
Küçük burjuvazi farklı kesimleriyle birlikte kendi ekonomik ve sosyal yapısına uygun bir düşünceye ve dolayısıyla bir çalışma tarzına sahiptir. Yukarıda değindiğimiz acelecilik, çabuk sonuç almacılık, sonuç odaklı hareket küçük burjuvazinin düşünce dünyasına aittir. Burjuvaziye ait bu tarz proleter saflarda devrimci kitle çalışmasını frenlemekle kalmıyor, onu dejenere de ediyor. Daha etkin, ileri sonuçlar için, proleter çalışma tarzını kavrayalım, uygulayalım.