Avrupa Göçmen Emekçiler Birliği (AGEB) tarafından düzenlenen “Emperyalist Savaşlar, Hapishaneler, Göç ve Şovenizm” başlıklı panel 16 Mart Pazar günü İsviçre’nin Basel şehrinde gerçekleşti.
AGEB İsviçre temsilcisi, Mart ayının katliamlar ayı (Beyazıt, Gazi, Kızıldere ve Halepçe) olduğunu belirterek bu katliamlarda yaşamını yitirenler nezdinde saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşu ardından, Panelin konuşmacıları arasında yer alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise sağlık sebeplerinden kaynaklı katılamadığını panele yolladığı video ile katkı verdi.
FİNCANCI: CANAVARLAR ÇAĞI DÖNEMİ
“Sevgili dostlar bugün Basel’de sizlerle olacaktım fakat bazı kişisel sebeplerle aranızda bulunamayacağım. Dün mitinge katılımınız ve sessiz kalmamanız çok kıymetliydi. Sessizliğin kendisi suçu paylaşmak demek. O nedenle bu suça ortak olmayacağınızı, Suriye’de gerçekleşen Alevi ve Dürzi katliamlarına ortak olmamak üzere hep birlikte en güçlü sesi Avrupa’dan duyurduğunuzu ifade etmeliyim. Dünya çok zor bir dönemden geçiyor. Bu dönemi canavarlar çağı olarak tanımlamak önemli. Başka bir Dünya gelecek eskisi artık bitmek üzere ama henüz o geçişi tamamlayamadık. Ağır hak ihlalleri ile karşı karşıyayız. Katlımlar zinciri dünyanın dört bir yanında sürüp gidiyor. Ama yanı başımızda Suriye’de olan katlımlar hepimizin canını çok acıtıyor.
“Türkiye’de yaşadığımız hak ihlalleri ise başka bir boyut. Hapishaneler hepimizin nasıl bir durumda yaşamak zorunda kaldığımızın göstergesi. Hapishanede ölümlerle karşılaşıyor. Ağır hasta tutsaklar var. Neredeyse 400.000’e dayanmış olan hapishane nüfusu ile ciddi sağlık sorunlarının arttığını biliyoruz. Sağlığa, ilaçlara erişimleri olanaksız hale geliyor. Yarı açık hapishane olan Türkiye’de de durum farksız değil elbette. Hapishaneler yeni modellerle karşımıza çıkıyor. İnsanları yalnızlaştıran, birbirinden ayıran bir politika izleniyorsa hapishanelerde de tecrit uygulamaları çok yaygın. F tiplerine karşı çıkarken oralarda gökyüzüne bakabiliyorduk fakat S Tipi dediğimiz hapishanelerde gökyüzü tel örgüler ile kapatılmış durumda. İşte tüm bu nedenlerle hak ihlallerine karşı, soykırımlara, katliamlara karşı mücadeleyi sürdüreceğiz. Hepinizi mücadele gücünüzün daha da artması dileği ile yüreğinizden öpüyor, selamlıyorum.” dedi.
Panelde sözü ilk olarak AGEB Temsilcisi olan Mahmut Özkan aldı.
Mahmut Özkan yaptığı konuşmada emperyalistler arası çelişkinin keskinleştiğine değindi. Bunun sonuncunda bölgesel savaşların yarattığı yıkımın arttığını belirtti. Savaşların göçleri doğurduğu ve bu göç sonucunda Avrupa’da ve dünyada milliyetçiliği ve şovenizmin körüklendiğini vurguladı. Ayrıca Abdullah Öcalan’ın mektubu ile başlatılan “çözüm süreci”nde Kürt Ulusal Mücadelesine yaklaşımı değerlendirdi. Özkan, Suriye’de yaşanan Alevi katliamına değinerek savaşlara, yıkımlara ve emperyalist gericiliğe karşı devrim mücadelesinin büyütülmesi çağrısında bulundu. Özkan son olarak Anti Emperyalist Lig’in (AEL) kuruluş çalışmalarına katılma çağrısında bulundu.
İsviçre’de uzmanlık alanı İltica Hukuku olan Hukukçu Murat Özten ise yaptığı konuşmasında, kendisinin de İsviçre’ye geldikten sonra yaşadığı ayrımcı politikalar, göçmenlere yönelik dışlayıcı tavır gördüğüne değindi. Türkiye’de Kürtlerin ve azınlıkların yaşadığı zorlukları daha iyi anladığını ve kavradığını ifade etti: “Türkiye’de siyasî içerikli kitle eylemlerine katılan insanlar nasıl kriminalize ediliyor ve baskı görüyorsa son yıllarda İsviçre’de de durum farklı değil. Bu baskı elbette ki sertleşmenin göstergesidir. Peki buna karşı ne yapmak gerekir? Bizler kendi alanlarımızda elbette mücadele ediyoruz. Bu baskıya hukuki anlamda karşı çıkıyoruz. Ancak genel bir karşı konuşa dönüşmesi gerekiyor.” dedi.
Panelistlerin konuşmasından sonra verilen aranın ardından soru-cevap kısmına geçildi. Katılımcılar soru sorarak ve görüş belirterek katkı verdi. Panel sonunda 18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma günü kapsamında Basel’de gerçekleşecek olan eyleme çağrı yapıldı.
(AVRUPA)