Esas ve tali çalışma alanlarının saptanması hiç kuşkusuz şartlardan ve devrimin somut sorun ve görevlerinden ayrı değerlendirilemez. Komünist Kadın Hareketinin yaratılması ve yönetilmesi görevi için de tartışmanın buradan sürdürülmesi gerekir. Elbette bu tartışma için kadının kurtuluşunun esas görevlerden biri olarak kabul edilmiş, özel önemde bir çalışma alanı olarak saptanmış olması gerekir. Bunun devamında görevi omuzlayacakların kimler olduğu ve bu görevin nasıl omuzlanması gerektiği üzerinde durulabilir. Bu tartışmada Komünist Partisinin şartları açıktır ki belirleyici önemdedir. Bu nedenle değerlendirilmesi gereken ilk şey Komünist Partisi bakımından nesnel gerçekliğin ne olduğudur. Çünkü KP’nin gerçekliği verili koşullardan ayrı değerlendirilemez. Onun gerçekliği şudur: Az sayıda ve esas olarak deneyimsiz kadroyla büyük işleri başarma sorumluluğu taşıyan, bununla beraber ve buna rağmen deneyimsizliği deneyime, bilgisizliği bilgiye, güçsüzlüğü güce dönüştürecek bilimsel yöntemin varlığı. Yapılması gereken çok iş vardır, bu işleri yapacak kadroların deneyimi ise sınırlı, niteliği zayıftır. Bununla birlikte çok fazla görev, çok fazla çalışma alanı vardır. İşte tam da bu ağır koşullarda stratejik hedeflere sıkı sıkıya bağlı bir berraklaşmaya, sadeleşmeye gitmek gerekir. Peki bunu nasıl yaparız? Berraklaştırmak fikirsel karışıklıkları gidermek, doğru ve yanlış fikirleri ortaya çıkarmaktır. Basitleştirme kolay olandan zor olana doğru bir yol izlemektir, sadeleştirmek ise çoklu görevler içinde stratejiye bağlı merkezî veya acil görevlerden yerel olana doğru hareket etmek demektir. İşte bunların tamamı esas ve tali ayrımını yapabilmek ile ilgilidir.
Kadın çalışmalarını ele alırken hâkim olan esas ve tali ayrımına bakacak olursak yukarıda sıraladığımız gerekçeler nedendir bilinmez genellikle kadın çalışmaları söz konusu olduğunda ortaya çıkar. Farklı farklı çalışma alanlarında faaliyet yürüten yoldaşlarımız hep bir ağızdan bu sebepleri öne sürerek kadın çalışması yürütmekteki yaklaşımlarını, isteksizliklerini ifade ederler. Dikkate değer bir yön ise bunu, yani yukarıda sıraladığımız gerekçeleri dile getiren yoldaşların çoğunlukla kadın yoldaşların olmasıdır. Kadınlara bunu söyleten nedir diye sorgulamadan geçmemeliyiz. Bu durum kadın çalışmalarının esas olmadığının neredeyse sürekli hatırlatılmasından ileri geliyor olabilir. “Söyleyene değil söyletene bak” diye bir deyişi var halkımızın. Deyiş tam olarak bu durumu açıklar.
Erkekler, erkek oldukları için ve “kadın çalışmalarını kadınlar yürütmelidir”, “kadın sorunu kadınların sorunudur” ve “esas özne kadındır” diye düşündüğü için zaten bu görevi esas görevi olarak görmezler. Komünist Kadın Hareketini (KKH) yaratma sorumluluğunun onların esas sorumluluğu olmadığını düşünürler. Kadınlar ise zaten başka alanlarda da önemli sorumluluklar üstlendikleri için kadın çalışması onların ek işi, yan işi, angarya gibi durumuna gelmektedir. Bu durumda KKH’yi yaratma sorumluluğu onların da esas sorumluğu değildir. Her iki cins için de durum fiilen böyledir. Bu her iki cins için böyledir. Komünistler için durum böyle midir? Peki KKH’yi yaratma görevi esasta kimin görevidir? Herkesin KKH’yi yaratmanın dışında başka bir esası olduğuna göre kadın çalışması, KP’nin hiçbir temel biriminin ve insanının esası değildir, kimsenin böyle tanımlanmış bir görevi yoktur! Durum gerçekten böyle midir inceleyelim, sorgulayalım, çözümleyelim.
Ustalar bize şu özlü şeyleri söylemiştir bu konu hakkında:
“… Çünkü her ülkede en zor şeylerden biri kadınları harekete geçirmek olmuştur. Ancak emekçi kadınların büyük bir bölümü buna önemli ölçüde katılmadıkça sosyalist devrim olmaz.” (Lenin, Kadın Sorunu Üzerine, s. 40)
“Proletarya kadınların tam kurtuluşu için savaşmadan kendisini kesin kurtaramaz” (age, s. 60)
“Çünkü kamusal hizmette, miliste, politik yaşamda kadınlara yer vermeksizin, kadınları o köreltici ev ve mutfak atmosferinden çıkarmaksızın, hiçbir gerçek özgürlük güvenceye bağlanamaz, sosyalizm şöyle dursun demokrasi bile kurulamaz…” (age, s.67)
Stalin İşçi ve Köylü Kadınlar 1. Kongresinin 5. yıl dönümünde bu kongrenin olağanüstü bir öneme sahip olduğunu vurguladıktan sonra şunları belirtmektedir: “Bazı kişiler bunda olağanüstü hiçbir şey olmadığını, partinin kadınlar da dahil kitlelerin politik eğitimi ile her zaman uğraştığını, partinin işçilerin ve köylülerin saflarından sağlam kadrolara sahip olur olmaz ciddi bir anlam taşımayacağını düşünebilirler. Bu düşünce tarzı tamamen yanlıştır. Şimdi iktidar işçilerin ve köylülerin eline geçtiği için emekçi kadınların politik eğitimi birincil öneme sahiptir. (age, s.76)
“İnsanlık tarihinde, ezilenlerin hiçbir büyük hareketi, emekçi kadınların katılımı olmadan yürümemiştir. Ezilenlerin arasında en ezilen olan emekçi kadınlar, özgürlük eyleminin büyük yolunun kenarında kalmadılar ve kalamazlardı. Kölelerin kurtuluş hareketi, bilindiği gibi yüzlerce ve binlerce büyük kadın şehit ve kahramanı yaratmıştır. Serflerin özgürlüğü için savaşanların oluşturduğu sıralarda on binlerce emekçi kadın vardı. Ezilen kitlelerin kurtuluş hareketinin en güçlüsü olan işçi sınıfının devrimci hareketinin, bayrağı altında milyonlarca emekçi kadını toplaması şaşılacak bir şey değildir.” (age, s.79)
ÖZERK KADIN ÖRGÜTLENMESİ HAKKINDA
Ve bu konunun daha iyi anlaşılması için Clara yoldaştan şu alıntıyı yapalım:
“Konferans bu sorunların ortaya konması ve kararlar alınması sırasında en üst bir temel ilke tarafından yönlendirilmiştir. Özel bir komünist kadınlar örgütü yoktur. Yalnızca tek bir hareket, komünist kadınların komünist partiler içinde komünist erkeklerle birlikte tek bir örgütü vardır. Komünist erkeklerin hedef ve görevleri bizim de hedef ve görevlerimizdir. Devrimci güçleri herhangi bir biçimde bölebilecek ve proletaryanın siyasî iktidarı ele geçirmesi ve komünist toplumu inşaya ilişkin bugünkü büyük hedeflerinden saptıracak özel bağlılıklar, kendi kendine içten kaynayışlar yok. Komünist Kadınlar Hareketi hem kadınların hem de erkeklerin, en geniş kadın kitlelerini proletaryanın devrimci sınıf savaşımı için, kapitalizme boyun eğdirme savaşımı için ve komünist inşa için komünist partisi içinde güçlerin, planlı bir organizasyondan başka bir anlama gelmez.”
Clara şöyle devam eder:
“Fakat yoldaşlar, organizasyon ve çalışmanın birlikteliği konusundaki bu temel ilke eski sosyal demokrat partiler tarafından da benimsenmiştir. Fakat bu temel ilkeyi onlar öyle bir dar görüşlülükle, öyle bir küçük burjuva hesapçılıkla, eşitlik ilkesini öyle mekanik bir biçimde uyarlayarak uyguladılar ki, bu temel ilke hiç de kadınların güçlerinin devrimin hizmetinde, zincirlerinden kurtulması ve en güçlü biçimde etkin olması anlamına gelmedi”
Ustaların bahsini ettiği, defalarca ve defalarca kere vurguladıkları gibi milyonlarca, on milyonlarca işçi ve emekçi kadının katılmadığı bir devrim olamaz, kadınların kurtuluşunu örgütlemeyen, kadınları sınıfın kurtuluşu yolunda örgütleyip harekete geçirmeyen hiçbir devrimci hareket başarıya ulaşamaz, zafer kazanamaz. Devrim erkek işçi ve emekçilerin, erkek proleterlerin eylemi değildir. O, milyonlarca ve milyonlarca kadın ve erkek işçi ve emekçinin ortak devrimci savaşımıdır.
devam edecek…